Siirt'te, peş peşe ortaya çıkan iki olayın siyasallaştırılması çok yanlış. İlk vahşet, 21 Nisan'da medyaya yansıdı. İki kız çocuğu, yaşları 14 ilâ 70 arasında değişen onlarca kişinin cinsel tacizine uğramıştı. Bunların içinde, okul müdür yardımcısının yanı sıra, sınıf arkadaşları, Siirt'in tanınmış ailelerine mensup esnaf, hacı dedeler, bir asker ve bir de polis bulunuyordu. İkinci olay, bir yıl önce gerçekleşmişti ama biz yeni öğrendik. Gazete, bu haberi, tarihini satır aralarına gizleyerek, güncelmiş gibi duyurdu. Bu yüzden de, Başbakan Erdoğan'ın eleştirilerine maruz kaldı. Aslında bir yıl önce gerçekleşse dahi, hadisenin üzerine gidilmesi faydalı olmuştur. Ve nitekim gereken cezaların verilmediği de bu vesileyle ortaya çıkmıştır. Adli Tıp raporu yazılmamış, dolayısıyla iddianame hazırlanmamış ve sorumlu çocuklar serbest bırakılmış.
Konu niçin siyasi zeminde tartışılıyor? Meselâ Mehmet Sevigen, iki kadın bakanın, Nimet Çubukçu ile Selma Kavaf'ın istifasını talep etti. Oysa toplumsal bir sorunla karşı karşıyayız. Bastırılmış bir cinsel açlık söz konusu. Bunun sebepleri iyice araştırılmalı. Kız-erkek ilişkileri, daha doğal hale getirilmeli. Çocuklara, küçük yaşlardan itibaren, cinsel bilgi verilmeli. İşbirliği yapmak suretiyle, bu vahşetin sebepleri belirlenip, çözümler üretileceğine, konu siyaset zeminine çekiliyor. Böyle bir eğilim var. Zira Twitter'dan genç takipçilerim, ikide bir bana, "Siirt olayını yazsana" deyip duruyor. Önce anlamadım bu ısrarın sebebini. Sanki burada iki taraf mı var? Ve Tayyip Erdoğan, eşinden dolayı Siirtlilerin hemşehrisi olduğu için, biz "yandaşlar" tecavüzcüleri mi alkışlayacağız? Olayın örtbas edilmesini mi isteyeceğiz?

***

Deniliyor ki, "yandaş basın" Siirt konusuna temas etmedi? Oysa Star gazetesi, sürmanşetten, "Tecavüzcüler dışarıda" başlığını atmış. "İktidara yandaş" nitelemesini anladık da, tecavüzden yana tavır alan gazete ya da gazeteci söylemini, bir siyasi sulandırma olarak görüyor ve kınıyoruz.