Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ortaya attığı Başkanlık sistemi tartışılmaya devam ediyor. ABD'de, Başkan'ın sahip olduğu yetkileri, biz de seçilmiş Devlet Başkanı'na verelim ama sistemin geri kalan bölümlerini ihmal edersek, ortaya "tek adam" yönetimi çıkar; bunu unutmayalım. Dün, ABD'deki federatif yapının (seçilmiş vali, eyalet hükûmeti ve yasama organlarının), merkezi yönetimle bir denge oluşturduğundan söz etmiştim. Bugün seçim sistemine temas etmek isterim.
ABD'de parti disiplini yok; Senato ve Temsilciler Meclisi üyeleri, mensup oldukları partilerin eğilimlerine göre hareket etmiyor. Zaten seçilmelerinde de, parti yönetiminin ya da Başkan'ın katkısı yok. Hem Senato, hem de Temsilciler Meclisi'nde, İngiltere'de olduğu gibi "tek turlu, dar bölge seçim sistemi" uygulanıyor. Belirli bir seçim çevresinde, seçmen, tek bir isme oyunu atıyor. Peki bu isimler nasıl belirleniyor? Amerika'da, Open Primery (Açık ön seçim) uygulaması mevcut. Her seçim bölgesinde, belirli bir gün, isteyen herkes (taraftarlar) kayıtlı üyelik aranmadan, adayın tespiti için oyunu kullanıyor. Böylece, Demokrat Parti'nin ya da Cumhuriyetçi Parti'nin adayının belirleneceği ön seçime, o bölgedeki herkes iştirak edebiliyor. Demokrasi tabandan başlıyor; dayatma yok.
Gelelim Türkiye'ye... Milletvekillerinin listedeki sıralaması, parti genel merkezleri, daha da doğrusu genel başkanlar tarafından yapılıyor. Amerika'dan Başkanlık sistemini model alacağımıza, milletvekili seçimlerindeki demokratik anlayışı benimsemeye çalışalım. Haydi, üyelik kaydı aramadan ön seçime iştirak uç bir örnek diyelim... Ama pekalâ partinin kayıtlı üyeleri, listedeki aday sıralamasında etkili olabilir. Bakıyorum da, hiçbir partide bu istikamette bir arayış yok.
ABD'de, Başkan seçimlerinde de, taraftarlara önemli bir rol düşüyor. Meselâ, Demokrat Parti'nin öne çıkmış iki başkan adayı vardı. Hillary Clinton ve Barack Obama. Her eyalette ön seçimler yapıldı; bu ön seçimlere de, kayıtlı olma şartı aranmadan halk katıldı ve parti kongresinin delegelerini seçti. Hangi delegelerin, kime oy vereceği belli. Obama'nın delegeleri daha fazla olduğu için, Başkanlık yarışına Clinton'ın yerine o katıldı.
Bütün bu anlattıklarımdan, ABD uygulamasının Türkiye ile taban tabana zıt olduğu anlaşılmıyor mu? Bizde, genel başkanlara rakip çıkabiliyor mu? Çıkınca o rakip yaşatılıyor mu? Ya da anında siyasi ömrü son mu buluyor?
Topyekûn bir değişikliğe gitmeden, sadece geniş yetkilerle donatılmış bir Başkanlık sistemini Amerika'dan alırsak, demokrasimiz de devekuşuna benzer. Ne kuş, ne deve...