H z. Muhammed, Medine'ye hicret etmeden önce, İslâmiyet'in varlığı Medine halkı tarafından biliniyordu. Çünkü hac için Mekke'ye gelenleri, Hz. Muhammed, İslâmiyet'e davet etmiş ve bir kısmının Hak dinini benimsemesini sağlamıştı. İslâmiyet'ten önce de, Kâbe'yi ziyaret itiyadı mevcuttu. İşte peygamberimiz, bu vesileyle Mekke'ye yolu düşen Medinelilerden 12 kişiyi, dinimizi anlatarak, Müslüman yapmıştı. Onların başına, Musab bin Umeyr'i koyarak Medine'ye göndermişti. O dönemde, Medine'de, Arap aşiretleri ve Yahudiler birbiriyle kavga ediyordu; büyük bir gerginlik mevcuttu. Fakat Müslüman olup, Mekke'den dönenlerin hal ve tavırları değişmişti. Medineliler "Nedir bu değişikliğin sebebi?" diye sorup araştırıyorlar ve o şekilde İslâmiyet'i keşfediyorlar. Dolayısıyla halk, zaten büyük bir özlemle Peygamber Efendimizi bekliyordu. Onu büyük bir sevgiyle karşıladılar. Müslümanlık süratle Medine'de yayıldı ve nuru herkesi aydınlattı; aşiretler arasındaki kavgalar sona erdi; huzur ve sükûnet geldi. Hz. Muhammed, inanç farkı gözetmeksizin, vatandaş haklarını teminat altına aldı. (Yahudilerle Medine Mukavelesi akdedildi) Bu yüzden, halk, şehre, "Medine-i Münevvere", yani, nurlu şehir, medeniyet ve hukuk kenti ismini verdi.