Geldiğimiz günün ilk gecesi, Mescid-i Nebevi'ye gittik. Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer, burada -Yeşil Kubbe'nin altında- yatıyor. Bu kutsal mekânın elbette bir edebi, erkânı var. Yanlış yaparız endişesiyle, Meyra ile ben, Melek İpek'e adeta yapıştık. O bize yol gösterdi.
Melek İpek, "Gece saat 22'den sonra, Cennet Bahçesi kadınlara açılıyor; Orada namaz kılacağız" diyor.
- Cennet Bahçesi???
- Hz. Muhammed (s.a.v) "Evimle (kabrimle) minberim arasında namaz kılan, cennette namaz kılmış gibidir; bin namazdan hayırlıdır" buyurmuş...
O zaman dikkat ettim; Mescid-i Nebevi'de bütün halılar bordo ile vişne çürüğü arasında bir renk. Ama insanların çok kalabalık olduğu, namaz kılarken birbirinin üzerinden atlayarak geçtiği bir yerde halılar yeşil. İşte Cennet Bahçesi orası.
Biz nasıl yeşil halıya ulaşacağız ve bir seccadelik yer bulup namazımızı nasıl kılacağız!!! Kalabalığı yarmak mümkün olabilecek mi? Meyra ile beraber Melek İpek'e tutunduk ve kendimizi bir süre sonra kabrin "başucu" denilen yerinde bulduk.
Üç yapışık kardeş gibi kıldık namazımızı, ettik duamızı. O an fark ettim ki, burada müthiş bir enerji var; avuçlarım yanıyor adeta ve içim huzur doluyor. Cennet Bahçesi'nde insan yenileniyor; tazeleniyor.