Bugün, baba ve oğullara ilişkin güzel bir hikâye anlatacağım. Daha doğrusu iç içe geçmiş 2 hikâye:
BİRİNCİ ÖYKÜ: Yıllarca önce... Chicago'da, Al Capone, her şeye sahip! Uyuşturucudan, fuhuş ve cinayete kadar her pis olayın içinde yer alıyor. Takma adı "Easy Eddie" olan bir avukatı var. Onun sayesinde, Al Capone'un başı birçok belâdan kurtuluyor. Eddie, lüks bir villada oturuyor, pahalı arabalara biniyor, su gibi para harcıyor ama, içinde daha iyi, daha şerefli bir adam olma duygusu mevcut. Zira servetini ya da nüfuzunu kıyaslayamayacağı bambaşka bir hazineye sahip: Oğlu. Ona, kirli bir servet değil, iyi bir isim bırakmak istiyor; oğluna örnek olmak... Bu pisliğin içinde yaşarken, bunu nasıl başaracak? Karar veriyor... Al Capone hakkındaki bütün gerçeği polise anlatıyor; şahitlik yapıyor. Bir yıl sonra, Eddie, kurşunlanarak öldürülüyor. Çok yüksek bir bedel ödeyerek, oğluna değerli bir hediye vermeye muvaffak oluyor. Polis cebinden bir haç, üzerinde Meryem Ana'nın bulunduğu bir madalyon ve dergiden koparılmış bir şiir buluyor. Şöyle yazıyordu şiirde: "Hayatın saati sadece bir kere kurulur ve hiç kimse, akrep ve yelkovanın ne zaman duracağını bilmez. Bugün, senin tek sahip olduğun zamandır. Yaşa, sev ve arzularını yerine getir. Zamana hiç güvenme. Çünkü saat, birdenbire duruverir."