1) Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin vazifeleri arasına "cumhuriyeti koruyup kollamak" yükümlülüğünü de koyan İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesi, orduya darbe yetkisi vermez.
2) Anayasa'nın 145. maddesi değişmese bile, darbe teşebbüsünü askeri değil, adli mahkemeler yargılamakla mükelleftir.
3) Temmuz 1997'de Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında imzalanan Emniyet Asayiş Yardımlaşma (EMASYA) protokolü, "tedbir alıyorum" gerekçesiyle, silahlı kuvvetlerin provokasyon yapmasının meşru zeminini oluşturmaz.
***
Ama, maalesef, bir bakıyoruz, mesela, Balyoz Harekâtı belgesinde, kurulacak Milli Mutabakat Hükûmeti'nin programına askerler şöyle yazmış:
"Türk Silâhlı Kuvvetleri, mevcut anayasal sistemin ve İç Hizmet Kanunu'nun kendisine verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni koruma ve kollama görevini yerine getirerek ... tarihinde, devlet yönetimini devralmış bulunmaktadır."
Her darbede, buna sığınıyorlar.
Ayrıca, darbeye teşebbüs eden bir askerin, hazırlıklarını Karargâh içinde yapmış olsa dahi, sivilleri hedef aldığı için, adli yargı önünde hesap vermesi doğaldır. Ama burada da kafalar karışık. Nitekim Poyrazköy cephaneliğiyle ilgili davaya bakan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'nin kararının gerekçesini bekliyor. Gerekçe yayınlandıktan sonra, görevsizlik kararı vermesi muhtemel. Zaten Genelkurmay da, bu davanın askeri mahkemeye intikal etmesini talep etti. Halbuki, Poyrazköy, sadece iki amirale (
Metin Ataç ve Eşref Uğur Yiğit'e) yönelik suikastla sınırlı değil. Başka tertipler de var. Ne zaman askeri yargının yetkili olacağı hususunda hukukçular ikiye bölünmüş durumda. Anayasa değişikliği ile bu konu netlik kazanmalı.
Tabii bir de
EMASYA var. Bu protokol, sadece kırsal alanda değil, polis bölgesi olan şehir merkezlerinde de, askerlere,
mülki amirin talebine gerek kalmadan, doğrudan müdahale etme,
arama, denetim, baskın ve operasyon yapma iznini veriyor. Bütün illerdeki garnizonlarda, iç tehdit ve tehlikeye karşı ön çalışma ve değerlendirme yapacak, bunun için istihbarat toplayıp potansiyel tehdit olarak gördüklerini fişleyecek
Asayiş Güvenlik merkezleri, işte bu protokole dayanarak kurulmuştur. Çetin Doğan, ortaya çıkan Balyoz Harekât belgesi için, EMASYA protokolünü öne sürüyor. Söz konusu protokol, kolayca istismar edilebilecek bir fiili durum yaratıyor.
***
Madem, yanlış anlamaların önü kesilemiyor, hazır ortam da müsaitken, AK Parti, muhalefetle de işbirliği yaparak, Anayasa'nın 145. maddesini değiştirsin. (MHP buna hazır olduğunu ifade etti) Bunun yanı sıra, tek başına kalsa dahi, İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi ile hatalı uygulamaya yol açan EMASYA protokolünü tamamen ortadan kaldırsın. Bu adımları atarken, hem medyadan destek gelecektir, hem de siyasetçilerden.