Genelkurmay Başkanlığı, darbeyi örtbas etme çabalarını sürdürüyor. Her zamanki gibi, suçu darbecide arayacağına, "Belgeyi kim sızdırdı?" diye araştırmayı başlattı bile! Bu tavır, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u da darbecilerin işbirlikçisi haline getiriyor. Üstelik vatandaşa karşı derin bir saygısızlık söz konusu. Hem gerçekleri saklıyorsunuz, hem de "Bu bir harp oyunudur" deyip, elâlemi sersem yerine koyuyorsunuz. Bu ne biçim harp planı? Türk Silâhlı Kuvvetleri, tam da savaş zamanı ya da bir savaş tehdidi mevcutken, yurt içinde darbe mi planlayacak? TBMM'ye nasıl baskı yaparız da sıkıyönetimi ilân ettiririz hesabı içine mi girecek? Tutuklanacak gazetecilerle, savaşın ne ilgisi var? Ya da neden "güvenilir insanlarla" bir hükûmet kuruluyor?
***
Plandan bazı çarpıcı pasajlar yayınlıyorum; varın kararı siz verin:
Hükûmetin sıkıyönetim ilân etmesi sağlanıncaya kadar faaliyetlere aralıksız devam edilecektir. Meclisin sıkıyönetim ilan etmesi için gerekli oy oranı yakalanamazsa, Ankara Ticaret Odası (ATO) davetlisi olarak Ankara şehir merkezi üzerinde hava gösterileri yapılacak, TBMM'nin çalıştığı gün ve saatlerde Meclis üzerinden çok alçak uçuşlar yapılmak suretiyle TSK'nın varlığı hissettirilecektir. Sıkıyönetim ilân edildikten sonra, Ege ve Trakya'da faaliyetler tedricen azaltılacak ve gerilim ihtiyaç nispetinde düşürülecektir.
(Balyoz Harekât Planı içindeki Oraj Planı)
Türk Silâhlı Kuvvetleri, mevcut anayasal sistemin ve İç Hizmet Kanunu'nun kendisine verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni koruma ve kollama görevini yerine getirerek (... tarihinde), laik cumhuriyetin kazanımlarının korunması amacıyla, devlet yönetimini devralmış bulunmaktadır. Bu tarihten itibaren, Yasama ve Yürütme görev ve yetkisi, Milli Güvenlik Konseyi tarafından Türk milleti adına kullanılmaktadır.
Büyük Atatürk'ün bize emanet ettiği, ülkesiyle ve milletiyle bölünmez olan Türkiye Cumhuriyeti devleti, dış ve iç düşmanlarının tahrik ve tertipleriyle haince saldırılara uğramıştır. Milli Güvenlik Konseyi, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği muhafaza etmek, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, demokratik düzenin işlemesine mani olan sebebleri ortadan kaldırmak amacıyla, yönetime el koymuştur.
Yönetimimiz, Atatürk'ün önderliğinde kurulan, laik, demokratik, hukuka bağlı Türkiye Cumhuriyeti devletini, her türlü tehlikeye karşı korumakta, Atatürk ilke ve inkılâplarını her alanda pekiştirmekte, laiklik ilkesinin gereği olan kutsal din duygularının devlet işlerine karıştırılmasını, siyasal amaçlarla ve çıkar amaçlarıyla istismarını önlemekte kararlıdır.
(Yukarıdaki bölümler, Süha Tanyeri'nin bilgisayarından çıkan Balyoz Harekât Planı'nın EK-J belgesi. Kurulacak Milli Mutabakat Hükûmeti Programı'ndan alınmıştır)
***
İç kargaşa yaratarak sıkıyönetim ilân edilecek (camiler bombalanacak; bombalayacak askerlerin isimleri ve sicil numaraları bile belirlenmiş); Yunanistan ile ilişkiler gerginleştirilerek kısmi seferberlik sağlanacak. (
Oraj Eylem Planı gereği, Yunanistan, uçağımızı bombalaması için tahrik edilecek. Aksi takdirde biz, kendi uçağımızı vuracağız.
Suga Eylem Planı gereği ise, Ege Denizi'nde, Yunanistan ile çatışmaya varmayan ama gerginliği tırmandıran eylemler gerçekleştirilecek.)
İlk aşama, sıkıyönetim ve seferberlik hali. İkinci aşamada, tıpkı 12 Eylül öncesi olduğu gibi, sıkıyönetime rağmen, kargaşa daha da artacak, suikast ve sabotajlar hız kazanacak; kardeş kavgasını engellemek üzere, Balyoz Harekâtı tepemize inecek. Hapis, işkence, insan haklarının askıya alınması vs...
Türkiye, korkunç bir planın eşiğinden döndü.
"12 Eylül'e karşıyız" deyip de, Evren yargılansın isteyenlerde, son gelişmeler karşısında hâlâ bir hareket yok. Ya suskun kalıyorlar, ya da aksine,
"Harp oyunu" yalanına gönülden destek veriyorlar.