Ertuğrul Özkök, Milliyet'te çıkan bir habere dayanarak, "telefon dinlenmesinde kurallara uyulmadığını" belirtiyor. (Hürriyet-17 Kasım 2009) 56 hâkim ve savcının Ergenekon'la ilişkisi dolayısıyla takibe alındığını, biri hariç, hiçbirinin Ergenekon ile irtibatının tesbit edilmediğini anlattıktan sonra soruyor: "Hani o suçla ilgili olmayan özel hayat bilgileri dosyaya konulmayacak, dinleme zabıtları ve kayıtları imha edilecekti? Oysa bayanlarla ahlâka aykırı ilişki kurulduğu gerekçesiyle hakkında rapor düzenlenenler var." Hukuk çok teknik bir mesele olduğu için, arkadaşlarımızın hataya düşmesi de mümkün. Çünkü Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 68 ve 69'uncu maddelerinden haberdar olmayabilirler. Söz konusu kanunun 68'inci maddesinin (a) bendinde, çok muğlâk bir tanımlama var: "Kusurlu veya uygunsuz hareket ve ilişkileriyle, mesleğin şeref ve nüfuzu veya şahsi onur ve saygınlığını yitirmek." Böyle bir hal tesbit edilince, hâkime yer değiştirme cezası veriliyor. 69'uncu madde daha da vahim: "Disiplin cezasının uygulanmasını gerektiren fiil, suç teşkil etmese ve hükümlülüğü gerektirmese bile, mesleğin şeref ve onurunu, memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü takdirde meslekten çıkarma cezası verilir."
Telefon dinlemesinde, hâkimin bayanlarla ilişkisi tesbit edilince, Ergenekon davasıyla münasebet kurulmasa dahi, müfettiş bunu rapor etmek zorunda. (Hâkimler ve Savcılar Kanunu madde 68-69) Disiplin cezası için, dosya daha sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na gönderiliyor; Kurul, mesleğin şeref ve onurunun ve kişinin saygınlığının zedelenip zedelenmediği kararını veriyor. Bu kanun, 1983'te çıktı. O günden bugüne de uygulandı. Kanundaki hükümlerin esnek ve suiistimale açık olduğunu söyleyebilirsiniz, bunların değiştirilmesini de isteyebilirsiniz. Ama buna dayanarak "korku cumhuriyetinde yaşıyoruz; yargı baskı altında" gibi hava yaratmak gayretkeşlik olur. Bu tip çabalar da ister istemez kuşku uyandırır.