Selçuklu Devleti'nin kuruluşundan itibaren, özellikle Horasan ve Türkistan'dan gelen Türkmenlerin önderlerine, savaşçı dervişler, Alperenler denirdi. Göçebe Türkmen halkı, uç boylarına, sınır bölgelerine yerleştiriliyordu. Anadolu'nun fethi, Alperenler öncülüğünde gerçekleşti. Savaşçı dervişler, Anadolu Selçuklu Devleti, Anadolu Beylikleri ve Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda önemli rol oynadı. Bir yandan savaşıyorlar, bir yandan fethedilen topraklarda hoşgörülü İslâm anlayışını insanlara anlatarak, onları İslâmiyet'e kazanıyorlardı. Kısacası, Alperen deyince, insanın aklına, hoşgörülü, başkalarının davranışlarına, hayat tarzlarına saygı gösteren, herkesi kucaklayan derviş gaziler geliyor. Alperen Ocakları da, bu hatıraya ters düşmeyen bir üslûp benimsemeli. Son protesto gösterisi, maalesef, nihayetinde özür dilenmiş bile olsa, çok olumsuz bir görüntü yarattı. Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı Mustafa Kayatuzu, konsere değil, Topkapı'da şarap içilmesine karşı olduklarını açıkladı. Hatta hızını alamayıp, "Fatih zamanında bile, öyle içkili bir gece düzenlenseydi, biz o sarayın kapısına gider tepkimizi koyardık" dedi.
Alperenler, demokrasi ve laikliği tam olarak kavramamışlar. Demokratik bir ülkede, herkes, onların istediği gibi davranmak zorunda değil. Onların kutsal bildiği mekânlara aynı saygıyı göstermek mecburiyetinde de değil. Kimse, başkasının hayat tarzına müdahale edemez. Herkes, bir diğerine saygı göstererek, kendi kutsallarını savunabilir. Ama tekbir getirerek, konser verilen Topkapı Sarayı'nın kapısının önüne yerleşmek, demokratik bir protestonun ötesinde, konsere katılanlar açısından ürkütücü bir tablo oluşturmuştur. Alperenlerin, kamuoyunca paylaşılmayan bir tepki sergiledikleri, kendileri hariç kimseden alkış almamalarından belli değil mi?