Keşke, AK Parti, baştan CHP ve MHP ile anlaşarak ve "hükûmete, parlamentoya, rejime karşı tertiplerle" sınırlı kalmak kaydıyla, askerlerin adli mahkemelerde yargılanmasının önünü açsaydı. Keşke bu değişiklikler, komisyonlarda enine boyuna tartışılsa, anayasaya aykırılık bakımından da incelenseydi. Bütün bunlar yapılmadı. Üstelik, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250. maddesinde sıralanan suçların tümü, Askeri Mahkeme'nin görev kapsamından çıkarıldı. Oysa, düşmanla işbirliği yapmak, askeri tesisleri tahrip, savaş zamanında emirlere uymama, casusluk, gizli kalması gereken bilgileri açıklamak gibi eylemler, askerin hizmet ve göreviyle ilgili. Siviller, bu fiillerinden dolayı adli mahkemelerde yargılanabilir ama, asker açısından söz konusu maddelerin ihlâli halinde, Askeri Mahkemeler yetkili kılınmalı. Gece yarısı gerçekleştirilen düzenlemede, bu ayırıma özen gösterilmemiştir. Oysa, sadece, Türk Ceza Kanunu'nun 309 (anayasayı ihlâl), 310 (cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı), 311 (yasama organına karşı suç), 312 (hükûmete karşı suç), 313 (hükûmete karşı silâhlı isyan), 314 (silâhlı örgüt kurma), 315 (silâh sağlama), 316'ncı (suç için anlaşma) maddelerini ihlâl eden askerlerin, askeri mahkeme yerine, adli mahkemelerde yargılanmalarının yolu açılabilirdi.
CHP'yi Anayasa Mahkemesi'ne gidiyor diye eleştiriyoruz; fakat, AK Parti de, maalesef, özensiz davranışlarıyla buna yol açtı.
Siyasi Parti Grup Başkan vekilleri, aralarında bir diyalog başlatmak suretiyle, gerekirse anayasanın 145'inci maddesini de değiştirerek, yukarıda sıralanan maddeleri ihlal eden askerlerin adli mahkemelerde yargılanmasını sağlayacak bir düzenleme yapabilir; yapmalıdır da. CHP samimi ise buna destek verecektir. Darbecilerin sivil mahkemelerde yargılanması konusunda samimi değilse, hiç değilse bu anlaşılacaktır.