CHP, demokratikleşme yolundaki önemli bir adımın önünü kesiyor. Haziran 2000'de, TSK Güvenlik Dairesi İç İstihbarat Şubesi, CHP hakkında, Baykal'a destek amaçlı bir andıç hazırlamıştı. Bu andıçta, Doğu ve Güneydoğu'daki il ve ilçelerde CHP teşkilâtı izleniyordu. Meselâ, her şeyi açıklayacak şöyle bir cümle gözümüze çarpmıştı: "Hassas kaynaktan konu ile ilgili alınan bir bilgiden, CHP Parti Meclis üyesi Fikri Sağlar'ın, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal yanlısı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki CHP il teşkilâtlarını ele geçirme gayreti doğrultusunda, HADEP yönetimi ile temasa geçerek destek arayışında bulunduğu öğrenilmiştir."
Andıç'ı hazırlayan dönemin İstihbarat Başkanı Korgeneral Fevzi Türkeri, CHP Parti Meclis üyesi Fikri Sağlar'ı izlemek suretiyle, 1999 seçim yenilgisi sonrasında Genel Başkanlık koltuğunu bırakan Baykal'ın parti içindeki hakkını hukukunu korumaya çalışıyordu. Baykal'ın halefi Altan Öymen, Andıç'ın bir başka hedefiydi: "Yaptığı konuşmalarda, Kürt realitesini kabul ettiği, Kürt enstitüsü ve araştırma çalışmaları yapılmasını önerdiği, Kürtçe televizyon ve radyo yayınlarının yapılabilmesini, kalıcı bir barış için genel af çıkarılmasını, Kürt kimliğinin özgürce açıklanabilmesini, Türkiye'de Kürt sorunu ve Kürtçe dil sorunu olduğunu, barış sürecine HADEP ve diğer partilerin katkılarını beklediğini belirtmiştir."
Baykal'ın darbecilerin ya da Andıç'çıların sivil mahkemelerde hesap vermesini istememesinde bu yakınlığın acaba rolü yok mu? Acaba ahde vefa mı söz konusu? Bilmem Altan Öymen ve Fikri Sağlar ne düşünür? Askerin, siyasi parti yöneticilerini izleyip fişlemesinin yasal bir dayanağı var mı?