Ankara, siyaset peşinde koşan gazeteciler açısından gerçekten bereketli bir kent. Adım başı haber kaynağına rastlamak mümkün. Dengir Mir Mehmet Fırat, bütün nezaketiyle, beni, öğle yemeğine davet etti. Bazı hanım milletvekilleriyle birlikte, (Zeynep Dağı, Ayşe Türkmenoğlu) parlamenterler lokantasına indik. Orada, Mehmet Ali Şahin'e rastladım. Hemen, günün konusunu kendisine açtım. "Siz Kemal Kılıçdaroğlu'na dosyalarla ilgili cevabı verdiniz ama, o şimdi, bir adım daha atarak başka iddialarla sizi suçlamaya devam ediyor" dedim. Kılıçdaroğlu'nun, evvelki akşam Star televizyonunda Uğur Dündar'a anlattıklarını duymamış; tekrarladım.
- Hakkınızda soruşturma önergesi verilsin istemenizin sebebi, daha sonra, gensoru önergesiyle Yüce Divan'a gönderilme ihtimalinin önünü kesmekmiş...
- CHP, 8 bakan hakkında gensoru önergesi verdi. O zaman da AK Parti çoğunluktaydı; bütün önergeler reddedildi. Bu önergeleri verirken, o bakanları Yüce Divan'dan kurtarmak mı istiyordu CHP?
- Kılıçdaroğlu'nun bir başka iddiası da şöyle: Hâkim ve savcılar sizin onayınızla Adalet Bakanlığı müfettişleri tarafından dinlettiriliyormuş... Bu da, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırıyor...
- Öteden beri, Adalet Bakanlığı Teftiş Heyeti müfettişleri, duyumlarına göre, bakandan soruşturma ve inceleme izni alırlar. Bu soruşturma ve inceleme sırasında gerek görürlerse, iletişimin takibi yoluna da giderler. Ama bu durumdan, bakan haberdar edilmez; imzası ve onayı da alınmaz. Doğrudan doğruya mahkemeye müracaat ederek telefon dinleme müsaadesi isterler. Öteden beri uygulama böyledir.
***
Kemal Kılıçdaroğlu hep böyle yapıyor. Birtakım doğrulara, bazı yanlışlar karıştırarak ve muhatabı iddialara cevap verdikçe, yeni iddialar üreterek yol alıyor. Maalesef Türkiye'de, büyük bir yozlaşma yaşanıyor. Baksanıza, dinlemelerde neler neler ortaya çıkıyor. Müfettiş gerek duyarsa, niçin hâkim ve savcılar da dinlenilmesin? Geçenlerde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) önüne bir savcı hakkında disiplin cezası talebi gelmiş. Savcı, başkası dinlenirken, suç teşkil edebilecek sözleriyle dinlemeye takılmış. "Sizin isteğiniz doğrultusunda o kişi tahliye olacak ama, buna karşılık siz de artık İzmir'deki evinizde 15 gün ailemle birlikte beni ağırlarsınız" diyormuş. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, "O sözler, başkası dinlenirken sarf edildiği için, delil kabul edilemez" hükmüne, 3'e karşılık 4 üyenin oyuyla varmış. Bu bilgiyi kamuoyu ile de paylaşmak istiyorum. Ne dersiniz, HSYK doğru mu karar vermiş?