İtalya'da, Gladyo davası sırasında, 7 bin kişi gözaltına alındı. Operasyon, bakanlara, Cumhurbaşkanı Cossiga'ya, sosyalist Başbakan Craxi'ye, ülkede 20 yıl başbakanlık yapan Andreotti'ye kadar uzandı. P2 Mason Locası'nın üyeleri, toplumun saygın fertleriydi. Ama tutuklanıp yargılandılar. Kamuoyu, bizim bildiğimiz kadarıyla, büyük çoğunluğuyla davayı destekliyordu.
Peki, Türkiye'de niçin ikiye bölündük?
***
Her şeyden önce, İtalya'da, silâhlı kuvvetler siyasetin denetiminde; özel ve özerk bir konumda değil. Ayrıca, İtalya'da Gladyo, kuruluş amacıyla sınırlı kaldı. Komünist düşüncenin gelişip yayılmasını, komünist partinin iktidara gelmesini engellemeyi hedef aldı; mafya ile ve Mason Locası'yla işbirliği yapan sağdaki politik güçlere yaslandı. Komünizm tehdidi, terör eylemleriyle canlı tutuldu.
Bizim ülkemizde ise, dava, -laik, antilaik gerginliğinin beslediği- ideolojik bir zemin üzerinde ilerliyor. Dikkat ederseniz, Kürt kökenli vatandaşlarımızın faili meçhul cinayetlere kurban edilmesine yol açanların hesap vermesine kimse ses çıkarmıyor. Tabii bir şartla: Sorumluların, küçük rütbeli subaylar olması kaydıyla. Ama sözgelimi, JİTEM Diyarbakır Grup Komutanı Abdülkerim Kırca'ya uzanırsanız, ona önce, tam takım komutanlar sahip çıkıyor, ardından da, "Ordumuzu yıpratmayalım" korosu harekete geçiyor. Şemdinli davasında, sadece, iki astsubay, bir de itirafçı gözden çıkarıldı. Savcı Ferhat Sarıkaya, meslekten ihraç edildi; mahkeme de dağıtıldı. Aynı himayeyi, Tuncer Kılınç Paşa'nın gözaltına alınması sırasında müşahede etmedik mi?
***
İtalya ile aradaki birinci fark, başta da belirttiğimiz gibi silâhlı kuvvetlerin konumu. Zaten bu özel konum, meseleyi ideolojik bir çekişme ortamına sürüklüyor. "Ordu kasten yıpratılıyor" iddiası, "cumhuriyetimizi koruma kollama görevini üstlenen TSK zaafa düşürülerek irticanın önü açılıyor" noktasına kadar uzanıyor.
Türkiye'de işimizin İtalya'dan daha zor olmasının bir sebebi de, "Ergenekon" denilen yapının, kimi çevrelerce, siyasal İslâm'ı temsil ettiği varsayılan AK Parti iktidarına karşı darbeye kalkışması; darbenin Türkiye'de olağan kabul edilmesi; her dönemde darbeye fikirleriyle destek veren, yol gösteren sivillerin hiçbir zaman suçlanmamış olması; keza, bugüne kadar darbeye teşebbüs edenlerden kimsenin Talat Aydemir gibi silâha sarılanlar hariçyargı önüne çıkarılmaması.
"Laik cumhuriyeti tehdit ettiği" düşünülen AK Parti karşısında, "laik cumhuriyeti savunanlar", bilerek ya da bilmeyerek, Ergenekon yönetimi ile aynı safta yer almış. Bu tablo yüzünden, Ergenekon davası laikelit sınıfın bir bölümünü kazanamadı. Çünkü:
1) AK Parti'den kuşku duyuyorlar.
2) AK Parti'nin laik güçleri tasfiye etmeye çalıştığına inanıyorlar.
3) Orduyu, laik cumhuriyetin ve rejimin bekçisi olarak görüyorlar.
Fethullah Gülen fobisi de işin tuzu biberi. Onun, yargıda ve poliste örgütlendiğini düşünüyorlar.
İşte bu yüzden Türkiye'nin işi İtalya'dan çok daha zor.