Ergenekon davasının Kıbrıs'a sıçramasına hiç şaşırmadım. Çünkü Şener Eruygur ve çevresindekilerin darbe hazırlıkları sırasında, "Kıbrıs elden gidiyor" merkezli bir propaganda yürüttükleri daha önce de gazetelere yansımıştı. Annan Planı'nın reddedilmesi için, Şener Eruygur'un gösterdiği faaliyetler de biliniyordu. Zaten, bu kişiler, kendilerine hiç hesap sorulmayacağından o kadar emindiler ki, gizli saklı hareket etmeye ihtiyaç duymamışlardı.
Kısa bir kronolojik hatırlatma yapalım:
- Yıl 2003. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Annan, Rum ve Türk temsilcilerini Hollanda'nın Lahey kentine davet etti.
- Lahey'e gitmeden önce Denktaş, Türkiye'ye geldi. Başbakan Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile görüştü. Gül ona, "Lahey'de kategorik olarak planı reddetmeyin" tavsiyesinde bulundu. Buna rağmen, Denktaş, havaalanında, uçaktan iner inmez "Annan'a hayır cevabı vermeye geldim" dedi.
- Ocak 2004'te Başbakan Tayyip Erdoğan, Kofi Annan ile görüştü. "Çözümsüzlük çözüm değil" açıklamasını yaptı.
- 8 Şubat 2004'te, Denktaş, BM Genel Sekreteri Annan ve Rum temsilcisi Tasos Papadopulos'la görüşmek üzere New York'a gitti.
- O günlerdeki havayı ve ilişkiler yumağını, Radikal gazetesi yazarları İsmet Berkan ve Murat Yetkin'in makalelerinden okuyalım:
İsmet Berkan (29 Ağustos 2004): "KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, BM Genel Sekreteri ve Rum karşıtıyla görüşmek üzere New York'a gitti. O üçdört günlük süreç, çok kritik ve önemliydi. Acaba tam da o günlerde, Ankara Gölbaşı'ndaki askeri tesislerde bazı gazetecilerle ve politikacılarla yapılan görüşmelerde konuşulanlardan, söylenenlerden Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün haberi oldu mu? Kuşkusuz oldu. Peki acaba o nasıl bir tepki verdi? New York'ta otel lobisinde 'askerler birazdan bildiri yayınlayacak' diye sevinç çığlıkları atan 'cuntacı profesörün' haber kaynakları kimdi veya kimlerdi? Acaba o dönemde yönetime el koymaktan, 'tarih beni yazar' demekten söz eden komutan hangisiydi ve bu dediklerini neden yapamadı?" (Daha sonraki gelişmelerden, "Tarih beni yazar" diyen komutanın Şener Eruygur, "cuntacı" diye adlandırılan profesörün ise, Denktaş'ın danışmanı Mümtaz Soysal olduğunu öğrendik.)
Murat Yetkin (29 Ağustos 2004):
"...2003 Aralık ayı sonunda Şener Eruygur ile makamında görüştük. Türkiye'nin AB üyeliğinden yana olan gazetemizin çizgisini eleştirdi. Fazlasıyla hükümet yanlısı görüntü verdiğimizi söyledi... Yalnız Aytaç Yalman'ın değil, daha çok Eruygur'un Ankara ve İstanbul'da bazı işadamı, siyasetçi, gazeteci ve köşe yazarlarına verdiği akşam yemeklerinde siyasi projeler ortaya koyduğu biliniyordu..."
- Aynı konu, Özden Örnek'in anılarında da yer alıyor:
"...Bizim bundan sonra yapmamız gereken, AB'nin bizi istemediğine dair olan konunun üzerine giderek her tarafta bunu yaygınlaştırmamız. Böylelikle hükümetin eline geçmiş olan AB kozunu elinden alarak onları iç siyasete döndürerek bizden korkar hale getirmemiz lâzım. Bunu yaparken de daima sert açıklamalardan kaçınmamalı ve onlara gerekirse her şeyi yapabileceğimiz intibaını vermeliyiz, dedim. Tabii bu arada en önemli konu Kıbrıs ve mahalli seçimler. Kıbrıs'ı istediğimiz şekilde çözümsüz olarak bırakmalıyız ve bu arada Kıbrıs muhalefetinin (Talat'ın partisi CTP'nin) seçimi kazanmasını da önlemeliyiz. Böylece AB'ye ikinci bir darbe vurabileceğiz..."
***
Evet, darbeciler, Kıbrıs eksenli işler çevirdiler. Kıbrıs'taki çözümsüzlük, AB'den kopuşun manivelasını oluşturacaktı; AB'den kopuş ise, AK Parti'nin sonunun gelmesini kolaylaştıracaktı.