Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın bir kaseti daha ortaya çıktı. Gene aynı üslûp ile konuşmuş. Siyasete nasıl müdahale ettiğini, ballandıra ballandıra anlatıyor. Daha iki gün önce, Mustafa Balbay'ın günlüklerine dayanarak, CHP'nin askerle işbirliğinden söz etmiştim. Bülent Arınç'ı boykot etmek için, 23 Nisan resepsiyonuna katılmayan CHP lideri Deniz Baykal, dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'la dirsek teması halindeydi. Ondan "Katılmama" telkini almıştı. Daha sonraki, 367 meselesinden tutun, cumhurbaşkanlığı seçimini boykota kadar giden bir dizi davranışının da, askerle aynı paralelde olduğunu yazmıştım. Karadayı'nın 5. kaseti, yorumumu doğrulama fırsatını verdi.
Önce kasetin içeriğine biraz temas edeyim. Karadayı, "Halk cahil, cumhurbaşkanını cahil halkın seçmesi kadar tehlikeli bir şey olamaz" diyor. "25-30 sene daha demokrasinin, askerin himayesinde gitmesi lâzım" diye sürdürüyor sözlerini. Belli ki, Nisan 2007'de yapılmış bu konuşma. Tam cumhurbaşkanlığı seçimi arefesinde. Temas ettiği kişileri de sıralıyor Karadayı: "Hemen Onur Bey'e (CHP'li Onur Öymen) söyledim. Gerekirse yargıya müracaat edecekler. Bülent Tanla (CHP milletvekili) geldi. Bir, bir buçuk saat kadar orduevinde oturduk. Bugün yarın bildiri yayınlayacaklar; metnini bana okudu. Tabii bunlar gene böyle şeyler yaparlarsa, askerin 'Dur' demesi lâzım yahu... Biz nasıl dedik adamlara 28 Şubat'ta. CHP-DSP seçim ittifakı için de çok uğraştım. Hikmet Çetin alternatif cumhurbaşkanı adayımız. 'Hikmet abi etrafında yeni bir parti' diyorlar. Canım çok sıkıldı. Akşam aradım onu, 'Bu ne anlama geliyor?' diye sordum. İki sene önce ona, 'Benim cumhurbaşkanı adayım sensin' diye söylemiştim. Dedim ki, girerseniz, sıradan bir lider olursunuz. Ancak % 1 oy alırsınız."
Karadayı, Milli Eğitim'i düzeltmek için de, Nur Serter'i düşünüyormuş. Konuşma seçimlerden önce yapılmış; şöyle diyor: "İnşallah bu Nur Serter kazanır da. Nur Serter bizim Encümen-i Daniş'te... Kazanır da Milli Eğitim Bakanı olur."
Nur Serter seçildi; Onur Öymen'in Karadayı'ya söylediği gibi, CHP, 367 için Anayasa Mahkemesi'ne müracaat etti. Üstelik, Baykal, Yüksek Yargı'ya gözdağı bile verdi: "Anayasa Mahkemesi'nin 367 milletvekili bulunmadan cumhurbaşkanı seçilebileceği yönünde karar vermesi, Türkiye'yi tehlikeli çatışmalara sürükleyecektir."
Bence, CHP talihsiz bir konumda. Asker, bu partiyi, "laikliğin teminatı" gibi gördüğü için, ister istemez aralarında ittifak doğuyor. Baykal'ın, askeri müdahale istediğini katiyen söyleyemeyiz. Hatta, o günlerdeki konuşması, sanki böyle bir müdahaleyi önleme kaygısını taşıyordu. Askere, "Siz karışmayın, biz yaparız" mesajını verir gibiydi. Telâşlı ve çok sert bir hali vardı. Belki de, Karadayı'nın bildiri dediği, bu sert açıklamalardı.
CHP, siyasetin meşru bir zeminde seyretmesini istese dahi, maalesef, rejim kaygısının abartıldığı her söylemde, askerle aynı çizgide görünüyor. İlk defa bu seçimde, muhalefetini rejim tartışması üzerinden yürütmedi; "Tehlikenin farkında mısınız?" demedi. Hatta, tersine, açılımlar yaptı. Bu defa olmasa bile, sonraki seçimde, halkın değerleriyle barışık siyasetinin meyvalarını toplayacaktır.