Mustafa Balbay'a atfedilen günlükleri tekrar tekrar ve dikkatle okudum. Edindiğim izlenime göre, baştan beri Balbay'ı yönlendiren İlhan Selçuk. Selçuk, Cumhuriyet'in Ankara temsilcisi Balbay vasıtasıyla hem askerle ilişki kuruyor, hem onların nabzını tutuyor, aynı zamanda "cumhuriyeti koruyup kollamaları" için teşvik ediyor. Bir başka ifadeyle, asker mi gazeteciyi kullanıyor, yoksa gazeteci mi askeri kullanıyor, tam olarak belli değil. Sözgelimi, Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur ile görüşmelerde, "Bir numara ile kafasındakini yapmanın zor olduğu" hususu işleniyor. Bir numara denilen, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök. Hatta Şener Eruygur'a yol gösteriliyor: "Kuvvet komutanları blok... 4 kişi... Altında ordu komutanları, orgeneraller, korgeneraller blok, onun altında tümler, tuğlar blok... Hepsi bir araya gelse ve dese ki 'Sizinle olmuyor.' İşte, 'Kara' Genelkurmay olur; siz 'Kara' ya geçersiniz. İzmir'deki Jandarma olur, İstanbul'dakine de artık ne yaparsanız..."
Bu proje, Şener Eruygur'u ürkütüyor ve soruyor: "Ya o, 'siz gidin' derse?" Gazeteci cevap veriyor: "Diyemez... Tümünüzü karşısına nasıl alır?
Bu gazetecinin kimliği belli olmamakla birlikte, Şener Eruygur'la konuşan ve içinde Balbay'ın da bulunduğu basın mensuplarının tümünün aynı görüşte olduğu belli. Zaten Balbay'ın temasları ve bazı askerlerle sıkı fıkı ilişkileri günlüğün her satırında ortaya çıkıyor.
* Şener Eruygur'la bir konuşmasında, Kıbrıs vesilesiyle soruyor Balbay (18 Şubat 2004): "Bir bildirinin söz konusu olacağını söylemiştiniz." Aynı toplantıda bulunan İlhan Selçuk, "Bizim çalışmamız şöyle" diye bir üçgen çiziyor; ucunda bir dikdörtgen, ortasında yuvarlak bir çekirdek. Üçgen, Atatürkçü Düşünce Derneği, dikdörtgen, ortak bildiriye imza atacak derneklerin temsilcileri, ortasındaki çekirdek de, bildiriyi kaleme alacak dar grup. Ve o günkü görüşmede, 3 Mart 2004'te, Hilâfetin kaldırılışı dolayısıyla, Atatürkçü Düşünce Derneği'nin toplantı yapması, toplantıya komutanların hep birlikte katılması kararlaştırılıyor.