Tuncay Güney'in, 2001'de, Adil Serdar Saçan tarafından yapılan sorgusunun kasetleri yayınlandı. Şeffaf bir yöntem, fakat bu konuşmada birçok kişinin ismi geçtiği için, meselenin bir de olumsuz yönü var. Konuşmalar, Güney'in kimliğini de kısmen ele veriyor. Ağzı kalabalık biri. Mutlaka birçok olaya şahit olmuş; bildiklerini bilmedikleriyle süsleyerek, duyduklarını duymadıklarıyla takviye ederek anlatıyor gibi geldi bana.
Bu arada Mesut Yılmaz ortaya çıktı ve Refahyol hükûmetini, Susurluk'un üstünü örtmekle suçladı. Peki, kendisinin önce başında, sonra da Başbakan yardımcısı sıfatıyla içinde olduğu hükûmetler ne yaptı?
Hatırlatalım: Erbakan, "Fasa fiso" tabirini Susurluk için kullanmadı; kendisini, soruşturma hızla yürütülmüyor diye suçlayanların iddialarına "Fasa fiso" dedi. "Glu glu dansları" tabirini ise, "Aydınlık için bir dakika karanlık" eylemleri Refahyol hükûmetine yönelince, kullanmıştı.
Susurluk kazası 3 Kasım 1996'da oldu. 1997'nin Ocak ayından itibaren "irtica" manşetleri atılmaya başlandı. 28 Şubat 1997'de, meşhur MGK kararları yayınlandı. Ve Yılmaz da hükûmetini 1997'nin Temmuz ayında kurdu. Ne yaptı Susurluk'u aydınlatmak için? Meselâ Tuncay Güney'in ifadesinin takipçisi olup, Susurluk'un askeri kanadının üzerine gitti mi? İfadeyi alan Adil Serdar Saçan'la, en azından erkek kardeşi Turgut Yılmaz çok yakındı. Büyük ihtimalle o ifadeden de haberdardı. Adil Serdar Saçan, DGM Savcısı Aykut Cengiz Engin'den soruşturma izni talep etti. Savcı Engin, Muzaffer Yalçın'ı görevlendirdi. Ama her nedense Yalçın soruşturma açmadı. Hiç kimse de bu işin takipçisi olmadı. Tevekkeli değil, şu anda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı koltuğunda oturan Aykut Cengiz Engin, Ergenekon meselesinde biraz devre dışı bırakılmış gibi. Ama Mesut Yılmaz, Refahyol'u suçlamak için konuşuyor. Acaba kendisi 1997'den 2002 sonuna kadar ne yapmış?