Rektör atamaları yüzünden, Çankaya eleştiriliyor. Daha önce böyle bir şeffaf yöntemin uygulandığını hatırlamıyorum. Her adayın üniversitede ve YÖK'te aldığı oylar belli.
Oylardan yola çıkarak bir inceleme yaptım ve şu sonuca ulaştım:
Abdullah Gül'ün atadığı rektörlerden 12'si üniversitelerinde en çok oyu almış. Bunlar, Ankara, Atatürk, Boğaziçi, Çukurova, Ege, Erciyes, Fırat, Gaziantep, İnönü, Karadeniz Teknik, ODTÜ ve Trakya üniversitelerinin rektörleri.
9 rektör ise, üniversitede en fazla oy alan adaylardan seçilmemiş. Buna mukabil, 9 rektörün 6'sı, YÖK'te 1. gelmiş; Gül, 12 üniversite birincisine ilave olarak 6 YÖK birincisini rektör olarak atamış. ( Akdeniz, Cumhuriyet, Gazi, İTÜ, 19 Mayıs, Uludağ üniversitelerinin rektörleri YÖK sıralamasında birinci gelen adaylar.)
Bazen de, YÖK, üniversite birincisini, Çankaya'ya sunduğu listeye hiç almamış. Bu durumda, zaten Gül, YÖK'ten gelen 3 adaydan birini seçmekle yükümlü olduğu için, üniversitede en fazla oy alanı tercih edemiyor. ( Dicle, Gazi ve Uludağ üniversitelerinde, YÖK, üniversite birincilerini listeye dahil etmeyince, Gül, mecburen, üniversite 2'ncilerini seçmiş.)
Demek, Abdullah Gül, 12 üniversitede en çok oy alan adayı, 3 üniversitede de, YÖK tasfiye ettiği için, en çok oy alan 2. adayı atıyor; böylece münakaşa sadece 6 aday üzerinde yapılıyor.
Bu seçim sistemi değişmedikçe, cumhurbaşkanına da böyle bir takdir hakkı bırakmak gerekir. Nasıl ki YÖK, geçmişte de, bugün de birinci geleni listesine almayabiliyor, Çankaya da, en çok oyu alan yerine, ikinciyi atayabilir. Ama bana sorarsanız, madem seçim yapılıyor, buna siyasetçiler müdahale etmesin. Ne de olsa normal demokrasilerde cumhurbaşkanı da siyasetçi kimliğini taşır.
Son söz olarak rakamlar çerçevesinde şunu söyleyebilirim: Abdullah Gül öyle denildiği gibi keyfi davranmamış.