Rusya'nın Suriye'deki çatışmaya DAEŞ bahanesi ile müdahil olması, küresel dinamikleri sarsan yeni bir duruma sebep oldu. Zaten kırılgan yapıya sahip olan mevcut küresel yapı muhtemel ki bu müdahale ile artçı sarsıntılar yaşayacak. Tabii, ABD, AB, Türkiye ve Körfez ülkelerinin, Rusya'nın Esed'i kurtarmak için oynadığı bu kumara ne karşılık vereceği de ayrı bir merak konusu. Her hâlükârda bu yeni müdahale küresel güç parametrelerini yeniden belirleyecek.
Rusya'nın Suriye'ye müdahale edecek kadar cüretkâr davranmış olması aklımıza 'Acaba eski gücüne kavuşuyor mu?' sorusunu getiriyor. Hâlbuki durum pek öyle değil. Mesela Suriye ve Ukrayna'daki krizleri ele alalım… Rusya'nın her iki müdahaledeki tavrının da uluslararası toplumun boşluğundan kaynaklandığı görülebilir. Zira uluslararası toplum bugün küresel krizleri çözmek için gereken stratejik planlama ve liderlikten yoksundur.
Rusya, içine düştüğü güvenlik bunalımını ve dışlanma hissini aşmak için Batılı ülkelerin geleneksel nüfuz alanlarına yönelik hamleler yapıyor. Putin, Ukrayna'daki iç çatışmayı ülkesinin batısındaki kontrolü güçlendirmek için kullandı. Kırım'ı ilhak ederek sadece topraklarını genişletmedi aynı zamanda daha saldırgan ve genişlemeci bir siyasi hamle için de kolları sıvadı. Tabii unutmamak gerekir ki Batı'nın Ukrayna'daki krize verdiği cılız tepki, Rusya'nın bölgesel ve küresel planlarına da yön verdi.
Maalesef bugün Rusya'nın Esed rejimine verdiği aleni destek de uluslararası koalisyonun yıllardır sergilediği mütereddit ve belirsiz tavrın bir sonucu. Yapılan onca ittifak görüşmesi, Cenevre toplantıları ve diplomatik girişimlerden hiçbir şey çıkmadı. Bütün bu mütereddit tavırların faturası ise ağır bir şekilde Suriye halkına çıkmakta... 300 binden fazla Suriyeli Esad rejimi tarafından kimyasal silah ve varil bombaları kullanılarak katledildi. 4 milyonu aşkın Suriyeli, mülteci durumuna gelirken, yerlerinden edilenlerin sayısı 7 milyona ulaştı. Bu kargaşa ortamında DAEŞ ve diğer şiddet yanlısı gruplar büyüyüp yeşerdi.
Esed rejimi bugün yıllardır süren kanlı savaşını meşrulaştırmak için DAEŞ'in yaptığı eylemleri meşru gösteriyor. Ne de olsa DAEŞ'in barbarlıklarının propaganda değeri yüksek… Bu propagandadan istifade eden İran ve Rusya Doğu Akdeniz'de yeni bir ittifak oluşturmak istiyor. Mezhepsel gerginliğin bilerek tırmandırılması ise bu ittifakın yeşermesi için uygun bir zemin hazırlıyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 Ekim'de "Rusya'nın Suriye'deki iç savaşa müdahil olması sadece sabıkalı Esed rejimine yarayacak ve Moskova'yı Arap ve İslam dünyasında yalnız bırakacaktır" şeklinde uyarmıştı.
Yine, Türkiye, ABD, İngiltere, Almanya, Suudi Arabistan, Katar ve Fransa, 1 Ekim'de yayınladıkları ortak bildiride Rusya'nın askeri eylemlerinin sadece gerginliği artıracağını, aşırı uçları ve radikalleşmeyi körükleyeceğini ifade etmişlerdi.
"Rusya'nın askeri müdahalesi Suriye'deki iç savaşın gidişatını olumlu yönde etkileyebilir mi?"sorusu hala pek çok kimse tarafından soruluyor. Lakin bu pek mümkün değil. Çünkü bu saldırılar Esed rejimini güçlendirecek ve ılımlı muhaliflere yönelik saldırıları artıracaktır. Rusya'nın hava saldırıları, Esed'ın sonunda görevi bırakmasını öngören siyasi bir geçişe zemin hazırlamaktan ziyade onu süresiz olarak iktidarda tutmak için planlanmışa benziyor. Dört yıldır devam eden kanlı iç savaşa rağmen Esad'ı iktidarda tutmak hedefi ise olsa olsa nefreti, husumeti ve çatışmayı körükler ve bu da ancak DAEŞ ve diğer aşırılıkçı grupların işine yarar.
DAEŞ satrancın neresinde?
DAEŞ'e gelirsek… ABD'nin yürüttüğü hava saldırıları istenen sonucu vermedi. Peki, Rusya'nın saldırıları işe yarayacak mı? Bu da pek mümkün gözükmüyor. Çünkü asıl mesele hava saldırılarında. İster ABD yapsın, ister Rusya yapsın tek başına hava saldırıları DAEŞ'i yenmek için yeterli değil. Üstelik Rusya böylelikle kendisini hem DAEŞ'in hem de diğer örgütlerin hedefi haline getirmiş oluyor.
Suriye'de DAEŞ'le savaşan tek güvenilir grup ılımlı muhalifler. Onlara da gerekli teçhizat ve mühimmat verilmedi. Esed rejiminin ve DAEŞ'in türlü türlü barbarlıklarına rağmen uluslararası toplum ılımlı Suriye muhalefetini desteklemedi. Suriye rejimi ise bir yandan sürekli ılımlı Suriye muhalefeti diye bir şey olmadığını veya muhaliflerin bölük pörçük olduğu yönünde propaganda yapıyor. Bu doğru değil. Bu propaganda kirliliği içinde her geçen gün Esed rejimi ile DAEŞ güçlenerek ikiz canavarlara dönüşüyor.
Çok açık ki, uluslararası toplum; Suriye'deki savaşı bitirmek, DAEŞ'i geriletip yenmek ve demokratik bir dönüşümü başlatmak istiyorsa ılımlı Suriye muhalefetini desteklemek zorundadır. Etkili bir eğit-donat programı bu güç dengesinde önemli rol oynayabilir. Ayrıca bu eğit-donat programı DAEŞ ve Esed'den arındırılmış bölgelerle desteklenmelidir. Bu güvenli bölgeler ılımlı Suriyeli muhaliflere örgütlenmek için bir dayanak noktası sağladığı gibi, halkı da ölümcül saldırılardan koruyacak ve mülteci sayısını azaltacaktır.
Esed rejimini iktidarda tutmak zaten uzun zamandır çok kanlı olan bir savaşı daha da uzatacaktır. Esed, Suriye'yi birleştirme şansını çoktan kaybetti eğer iktidarda kalmaya devam ederse savaş devam edecek ve DAEŞ tehlikesi ve diğer terör gruplarının etkinliği artacaktır. Savaş gittikçe ölümcül bir hal alırken Suriye halkı küresel güç oyunlarına feda edilmemeli ve DAEŞ ve Esed ikiz canavarları arasında tercih yapmak zorunda bırakılmamalıdır.