179 ülkenin katılımcılarını Bakü'de toplayan COP29, 22 Kasım'da sona erdi ancak yankıları devam ediyor. Sebep, iklim krizinin finansmanı konusunda 1.2 trilyon dolar yerine 300 milyar dolarlık fon oluşturulması kararının neden olduğu (büyük) hayal kırıklığı. Üstelik konu sadece rakamın düşüklüğü de değil. Asıl düşündürücü olan gelişmiş ülkelerden, gelişmekte olan ülkelere verilmesi planlanan bu 300 milyar dolarlık fonla ilgili anlaşmanın bağlayıcılığının olmaması. Kimileri her şeye rağmen geçen yıllara göre finansmanda hiç değilse bir rakam ortaya çıkmasından memnun. Tartışmanın yürüdüğü platformlara bakılırsa karamsarlar, daha çok eli taşın altında olmayan kesimlerden çıkıyor. COP29'un ardından oluşan bu gündemin gölgesinde buluştuğumuz Sabancı Holding Enerji Grubu Başkanı ve Enerjisa Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Kıvanç Zaimler de iklim değişikliği ile mücadelede tarafların daha fazla sorumluluk almaları gerektiğinin altını çizenlerden. Ama tabi bir yandan da gerçekçi bir yaklaşım içerisinde. Yani kimsenin sorumluluğu almak istemediğinin çok farkında. Dolayısıyla 'Kayıp ve Hasar' kavramı ile ilgili en yerinde tespitlerden birini yapıyor: "Tarihsel olarak yüksek emisyonlardan sorumlu sanayileşmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerdeki iklim krizinin etkilerini azaltmak adına finansal destek sağlamasını talep eden bir adalet çağrısı."
Ancak Zaimler ile sohbetimizin asıl konusu Türkiye'nin enerjide 2035 yol haritası oldu. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar tarafından açıklanan 2035 Eylem Planı'na ilişkin, 'gerçekçi ve bir o kadar zor' ifadesini kullanan Zaimler, "Fakat ev ödevlerimizi iyi yapmamız durumunda imkansız olarak görmüyorum" dedi. 2035 yılına kadar yapılması gereken yenilenebilir enerji yatırımı bugünün dört katı olarak planlandığını ve bunun ülkemize maliyetinin hem altyapı, hem üstyapı yatırımlarıyla 115 milyar dolar civarında olduğuna işaret etti. Bu maliyetin devlet ve özel sektör tarafından karşılanabilmesi için ise uluslararası doğrudan yatırımcıyı ülkemize çekmemiz gerektiğinin altını çizerken, bu yatırımlar esnasında gerekli izinlerin alınması konusunda sektörün önünün açılması zorunluğuna da dikkat çekmeyi ihmal etmedi. Enerjide Türkiye'nin en büyük özel sektör oyuncularından birinin temsilcisi olarak Zaimler'in tespitleri önemli:
Çok sağlam bir eylem planı. Yenilenebilir enerjiyi dört misline çıkartmayı hedefliyor. Güneş ve rüzgâr çok iyi ama tam güvenilir değil. Her zaman söylüyorum üç şeyi yapacaksınız. Biri arz güvenliğini sağlayacaksınız, ikincisi maliyeti kesenize uygun olacak, üçüncüsü de temiz olacak.
Birinciyi sağlamak için en iyisi kömür, doğal gaz, petrol. O da kirli. Maliyet açısından güneş çok ucuz ama daha öncesinde çok ucuz değildi. Ancak her şeyi güneşle yapamazsınız. O zaman arz güvenliği sağlayamazsınız. Temiz olsun derseniz yine rüzgâr ve güneşe ihtiyacımız var. Ucuz ama bu sefer arz güvenliği yine yok. Bu üçünü öyle bir noktada tutacaksınız ki verim alabilesiniz.
O yüzden Dünya Enerji Konseyi'inde 'İmkansız Üçleme' anlamına gelen bir endeks var, tam da bunu ölçüyor. Türkiye bu endekste 46. sırada. Biz Türkiye olarak burada nasıl ilerleriz diye çalışıyoruz.