Yeni Türkü'nün, 'biz büyüdük ve kirlendi dünya' diyen şarkısını daha çok bizim jenerasyon söyledi ama gerçekten kirlenen dünyayı Z kuşağı devralmak zorunda kaldı. Hem de her türlü zorluğu ile birlikte. Yarın Dünya Çevre Günü. Artık biliyoruz, ne konuda sıkıntı varsa onun için özel de bir gün var. Kadınlar Günü, İnsan Hakları Günü, Kız Çocukları Günü, Su Günü, Temiz Enerji Günü, Sıfır Atık Günü... İnsanın insana ettiğinden dolayı 'Anadil Günü' bile var. Doğaya yaptıklarımızın sonuçlarıyla sadece biz değil asıl gelecek kuşaklar yüzleşiyor. Mesela siyasi ve felsefi göndermeyi bir kenara bırakırsak şarkıdaki 'biz büyüdük ve kirlendi dünya' dizesi bugün kelimenin tam anlamıyla Z kuşağını anlatıyor. O yüzden BM'nin bu yıl Dünya Çevre Günü için 'Bizim Toprağımız, Bizim Geleceğimiz, Biz Yenileme Kuşağıyız' temasını belirlemesi tesadüf değil. Konuyla ilgili çölleşme ve kuraklığa dikkat çektiği raporunda ise BM, bugün 3.2 milyar insanın çölleşmenin sonuçlarından etkilendiğine vurgu yapıyor. Asıl düşündürücü olan 2050'de dünya nüfusunun dörtte üçünün çölleşme ve kuraklıkla yüzleşmek zorunda olduğu uyarısı. Özetle ne yaparsak yapalım dörtte üçü su ile kaplı olan dünyamızı kuraklıktan koruyamayacağız. En azından bugünden başlayarak daha fazla kirletmezsek belki bir çıkış yolu buluruz. ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu da meseleye bu şekilde yaklaşan isimlerden biri. Bugünlerde deniz kaşifi projesi kapsamında bir tür denizaltı drone'u ile denizlerimizin dijital ikizini çıkarmaya çalışıyor. İnsansız deniz aracı ile Karadeniz ve Marmara Denizi'nin ikizini çıkarmada ciddi bir aşama kaydetmiş durumda. Şimdi Akdeniz'de de benzer bir çalışma yürütüyor. ODTÜ'nün Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi ile birlikte yeni bir teknoloji platformu kurmak üzere çalışıyor. Barış Hoca'dan konuyu biraz daha açmasını istiyorum, anlatıyor: "Deniz üstüne kurulu küçük teknoloji adaları gibi düşünebilirsiniz. Yeşil enerji, hidrojen, biyo gıdalardan protein ve kozmetik eldesi, sağlık sektörü için farklı mineraller ve lityum, kobalt gibi kritik elementleri yüzde 100 sürdürülebilir faaliyetlerle ekonomimize kazandırmayı hedefliyoruz." AB'nin bu tür teknoloji adaları üzerinde çalıştığını hatırlatan Barış Hoca, üç tarafı denizlerle kaplı bir ülkede, denizci bir millet olarak bu kaynaklardan yeterince faydalanmama hayıflanmasını artık bir kenara bırakıp harekete geçmemiz gerektiğine işaret ediyor. Mavi vatan bilincinin giderek arttığı günümüzde çalışmaların kamu ve özel sektör tarafından da takdir edildiğini ve desteklendiğini söylemeyi ihmal etmiyor. Barış Hoca, temiz enerji ve karbon salınımını azaltmaya yönelik elektrikli araçlar dahil hemen her sektörde kritik elementlere ihtiyacın giderek artacağını hatırlatarak, "Denize yönelim kaçınılmaz" diyor. Bütün gelişmiş ülkeler şimdi bu yarışın içinde. Ve biz iklim krizinin olumsuz etkileyeceği ilk ülkeler arasındayız. Dolayısıyla bizim ekoIQ'muzu herkesten hızlı harekete geçirmemiz gerekiyor. Çünkü dünyanın akciğeri ve karbon lavabosu olarak insanlığın neden olduğu kirliliği absorbe eden denizler sonsuz değil. Eğer zamanında hem denizleri, hem de çevreyi koruyacak teknolojileri ekonomimize kazandırırsak, bakarsınız çocuklarımız şarkıyı değiştirir; 'biz büyüdük ve temizlendi dünya'. Çok mu iddialı? Ben umutluyum; o yüzden Z kuşağına yüklenmeyin derim, ne de olsa dünyayı onlar yeşillendirecek. Hem kim bilir bakarsınız, çocukların öldürülmediği temiz bir dünya bile kurarlar.