Ekonomi çevrelerinin vizyon toplantılarında, iki terlik üreticisiyle ilgili hep anlatılan bir hikaye vardır. INBUSINESS Dergisi için yaptığımız röportajda Abdullah Kiğılı'yı dinlerken aklımdan bu hikaye geçti. Henüz duymayanlar için özetleyeyim; bir ihracatçı heyetiyle Afrika'ya giden iki terlik üreticisinden biri, döndüğünde 'Afrika'ya satılacak bir şey yok, kimsenin ayağında ne ayakkabı ne de terlik var' diyerek izlenimlerini aktarır. Diğeri ise ekibine büyük bir heyecanla; Afrika'da müthiş fırsatlar gördüğünü, kimsenin ayağında terlik bile olmadığını o yüzden herkese ayakkabı/terlik satmak için müthiş bir pazar bulunduğunu söyler. İşte bu iki izlenim arasındaki fark girişimciliğin anahtarı. Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, 60 yıl önceki Türkiye'den söz ederken, "O zamanlar terzilerin önünde uzun kuyruklar olurdu. Biz de takım elbise kumaşı satıyoruz. Bir gün, 'müşterilerimize neden hazır gömlek vermiyoruz' diye sordum kendi kendime ve böylece hazır giyim sektörüne adım attık. Önce 'bu kumaşa uygun gömlek verelim' dedik, sonra pantolon ekledik. Derken, ceketle takımı tamamladık ve bugünlere geldik." Ama Kiğılı'nın girişimci ruhunu yansıtan tek örnek bu değil. Terzi sırasındaki insanlara 'daha fazla kumaş satarız' kolaycılığına değil de onları 'nasıl kazarız' arayışına giren ve girişimcilikte ilk kırılma noktasını aşan Abdullah Kiğılı, ailesinin karşı çıkmasına rağmen Beyoğlu'nda gizlice ilk mağazasını açıyor. Hem de daha 20'li yaşlarının başında olduğu halde. Ve cesur bir adımla, Kiğılı gibi zor bir ismi marka adı olarak seçiyor. Sonrası dönemin önemli iş insanlarından Osman Boyner'in dikkatini çekmeye kadar gidiyor. Osman Boyner'in teklifi ile ilk Beymen marka takım elbiseyi üretip, yine Beyoğlu'nda tam Vakko'nun karşısında bir mağazada satıyor. Boyner ile olan ortaklığa 1980'lere kadar devam eden Kiğılı, kendi kanatlarıyla uçmaya karar veriyor ve böylece bugün 6 milyar liraya koşan cirosu ile ülkenin önde gelen erkek giyim markalarından birinin temellerini atıyor.
Sonrası elbette Türkiye ekonomisindeki büyümeye paralel büyük bir mücadeleyle elde edilen bir başarı hikayesi. INBUSINESS'ın bu ay kapağına taşıdığı Abdullah Kiğılı röportajında, bugün 20 milyar doları aşan ihracatıyla dünyada ilk 5 arasında yer alan tekstil ve hazır giyim sektörünün geleceğine ilişkin önemli tespitlerde bulundu. Sektörde pek çok kişinin, 'bana çok babalık, abilik etti' dediği Abdullah Kiğılı'nın 60 yıllık deneyimden süzülen öngörüleri şöyle: "En kötü zamanda konuşuyoruz ama ben sektörün geleceğini çok iyi görüyorum. Enflasyonun bu kadar hızla yükseldiği bir dönemde ben kalkıp geleceği parlak desem ne fayda. Mevcut konumu sıkıntılı. Çünkü Türkiye'de çok ciddi bir fiyat artışı var. Dünyadan pahalı bir hale geldik. Gıdadan tekstile her alanda bu böyle. Ama bu geçici bir durum. Bu şekilde devam etmesi mümkün değil. Tasarruf paketleri ve atılacak adımlar açıklandı. Bugün bu sıkıntılı devrede konuşmak moral bozmak yersiz. Ben moralimi bozmuyorum. 2026'lara geldiğimizde Türk hazır giyim sanayi olarak dünyada öyle bir sesimizi duyuracağız ki. Çok akıllı ve hızla büyüyen genç bir kuşak işin içinde. Biz kendimizi bu gençlere emanet edeceğiz." Son olarak eklediği bir cümlesi var ki bence hepimize ışık tutacak: "Hayatımda hiç kullanmadığım bir kelime var; keşke. Dünün keşkeleri, yarının kuşkuları ile yaşamam. Geleceğimiz parlak sadece hepimizin biraz daha sabırlı olması lazım."