Müşteri, yeni tüketim alışkanlıklarıyla yaşanabilir bir dünya hedefleriyle uyumlu olmaya nihayet meyletti. Ve eğer müşteri gerçekten kralsa bundan sonra sadece çevre dostu ürün tercihleriyle iklim krizine aranan çare olabilir. Zira müşterilerden gelen yeşil ürün baskısı tüm üretim sistemini değiştirme gücünü sahip. O nedenle çare olur şeklinde kesin bir ifade kullandım. Bunu da Bain & Company'nin Türkiye'nin de dahil olduğu Küresel Sürdürülebilirlik Raporu'nun sonuçlarından yola çıkarak söylüyorum. Çünkü Bain'in son araştırmasında bugüne kadar adım atmakta pek bir nazlanan şirketleri harekete geçirecek önemli bulgular var. Aralık 2023'te gerçekleştirilen araştırma her ne kadar işletmelerin yüzde 60'ından fazlasının sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma yolunda ilerleme kaydedemediği gibi olumsuz bir tabloya işaret etse de tüketicilerin öyle bir eğilimini veriyor ki tüm karamsar bulutları dağıtıyor. Araştırmaya göre tüketiciler sürdürülebilir ürünler için ortalama yüzde 12 oranında fazladan ödeme yapmaya istekli. Ancak tabi sürdürülebilir ürünlerin fiyatları hala çok yüksek. İyi haber ise iklim kriziyle ilgili endişeler arttıkça, tüketicilerin çevreye duyarlı seçimler yapmayı istemesi ve nihayet sürdürülebilir ürünler için daha fazla ödemeye razı olmaya başlaması. Yani yeşil dönüşümü hızlandıracak tüketici; hem de biraz daha fazla ödemeye razı olmuş bir halde artık hazır. Şimdi sıra iş dünyasında ve inovasyon liderlerinde.
Bain'in araştırmasından ilgimi çeken bir diğer bulgu da iklim değişikliğine neden olan sanayi hamlesini gerçekleştirmiş 'baby boomer' kuşağı ile ilgili. Araştırmaya göre 1940'lı, 50'li yıllarda doğan 'baby boomer'lar da genellikle Z kuşağı kadar endişeli. Pek çok şirket uzun zamandır genç tüketicilerin yaşlı tüketicilere göre sürdürülebilirliğe daha fazla odaklandığını düşünüyordu, oysa bugün iklim krizi her kesimin endişesi haline geldi. Şirketlerin pazarlama departmanlarının dikkate alması gereken bir sonuç daha paylaşayım. Tüketiciler, sürdürülebilir ürünleri saptamakta zorlanıyor ve şirketlerin bunları ürettiğine inanmıyor. Araştırmaya katılan tüketicilerin yüzde 50'si sürdürülebilirliğin alışveriş yaparken en önemli dört satın alma kriterlerinden biri olduğunu belirtiyor.
Biraz da Türkiye ile ilgili sonuçlardan bahsedeyim;
Küresel değer zincirlerinin düşük karbon salınımlı operasyonlara uyum sağlaması, Türk sanayisi için önemli bir fırsat penceresi.
Net sıfır hedefinde Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomiler tasarlayacakları yeni sistemler sayesinde ilerlemeyi hızlandırabilir.
Karbonsuzlaşma için, tedarik zincirlerinin liderliğin yanı sıra pratik desteğe de ihtiyacı var. Görüşülen on şirketten yedisi, iş ortaklarının salınımlarını azaltmasına yardımcı oluyor; ancak yaklaşık üçte biri, nakit darlığı ile karşı karşıya olan tedarikçilerini değişim ihtiyacı konusunda ikna etmekte zorlanıyor.
Liderler, karbonsuzlaşma için daha fazla finans imkanına, teşviğe ve yatırımları nereye yönlendireceklerini bilmeleri bakımından standartlara ihtiyaç duyduklarını söylüyor.
Türkiye, çeşitli engellere rağmen değişimi kucaklamaya hazır genç işgücü, üst düzey dijital olgunluğu ve doğal kaynak zenginliği sayesinde sürdürülebilirlik devriminin fırsatlarını yakalama bakımından iyi bir konumda bulunuyor.