Fırsat nedir sorusuna cevabım hep aynıdır; hazır olmak...
Daha açılır açılmaz ilk zirvesine evsahipliği yapan İstanbul Finans Merkezi (İFM) bana göre müthiş bir 'hazır olma' projesidir. Turkuvaz Medya Grubu'nun önceki gün Ziraat Bankası'nın İFM'deki oditoryumunda gerçekleştirdiği zirvenin önemli çıktılarından biri de 'dünyada değişen dengelere hazır ve hatta bu değişimi yönlendiren bir Türkiye' mesajıydı. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati olmak üzere zirvedeki hemen tüm konuşmacıların dikkat çektiği gibi 14 Mayıs'taki seçim sonuçları sadece Türkiye'yi ilgilendirmiyor. Dünya kamuoyunun seçimlere gösterdiği yoğun ilgi Türkiye'nin değişen dünya dengeleri içindeki yeni rolünün bir göstergesi.
İFM özelinde Türkiye'nin hangi fırsatları değerlendirmeye hazır olduğu meselesine gelince global ekonomide her açıdan ağırlığın Batı'dan Doğu'ya (önlenemez) kayışına bir süredir hepimiz tanıklık ediyoruz. Hatta 2030'a kalmadan ABD'yi geride bırakıp dünyanın en büyük ekonomisi olduğunu ilan etmeye hazırlanan Çin'in yanına bir de Hindistan eklendi. Çin-ABD yarışı değil de kısa bir zaman sonra Çin-Hindistan yarışını görebiliriz diyenlerin sayısı az değil. Kısacası Batı, savaş (Rusya-Ukrayna) bile çıkarsa engelleyemediği ekonomik eksen değişikliğinin tam ortasında İstanbul var. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan, 'finansal çekişme' ifadesiyle kast ettiği bu eksen kaymasının pek de kolay geçmeyeceğini düşünenlerden. Zira zenginliği elinde tutanlar üretimin doğuya kayışını bugüne kadar pek de problem etmediler. Ama konu finansal anlamda dünyanın merkezinin değişmesine gelince Prof. Aşan'a göre dünyada kaotik bir süreç yaşanacak ve bu biraz zor geçecek. Ancak hiçbir kaosun kalıcı olmadığını hatırlatan Aşan'ın devamdaki sözlerine baktığınızda İFM'nin neden müthiş bir hazır olma projesi olduğunu da daha iyi anlamak mümkün. Prof. Aşan İstanbul Finans Merkezi Zirvesi'ndeki konuşmasında önümüzdeki süreci ve İFM'nin üstlenebileceği rolü şöyle özetledi: "Kaotik süreçler daima yerini başka fırsatlara bırakmış, başka bir dünya oluşmuş. İşte şimdi burada bizim, Türkiye'nin ve İstanbul'un önemi ortaya çıkıyor. Bugün yaşanan finansal çekişmenin tam ortasında biz varız. Bu bir taraftan zor bir iş, neticede bir yerde bir fay oluşacak, kırılacaksa bizim üzerimizden geçecek, yönetmesi çok zor aslında. Çok ciddi bir potansiyel var bir taraftan da. Bu çekişme içerisinde nereye gideceğini kestirip ona göre pozisyon alabilirse Türkiye'nin önündeki fırsatları değerlendirebildiğini görüyorum. Geçmişe göre şimdi önümüzdeki dönem için Türkiye'nin ve İstanbul'un çok önemli potansiyel taşıdığını görüyorum. İnşallah bunu İFM başta olmak üzere tamamladığımız tüm altyapı projelerimizle çok iyi değerlendireceğiz."
Prof. Aşan'ı dinlerken hazır olmadığımız için ülke olarak (internet ortamında Türkçe karakterleri kullanamamak gibi) kaçırdığımız nice trenler aklıma geldi. Tek bir örnek bile ne kadar çok şey anlatıyor değil mi? Aslında amacım geçmişle dertlenip, moral bozmak değil çünkü ülke olarak tam da hazırlıklarımızı yapıp, geleceğimize odaklandığımız, umutlu bir dönemdeyiz.
Moral bozmak deyince, Türkiye, karada, havada, denizde ve uzayda ard arda hayata geçirdiği projelerle The Economist'e açık açık 'Erdoğan must go' (Erdoğan gitmeli) bile yazdıracak kadar büyük bir moral bozukluğu yaşatıyor olmalı bazı çevrelere.
Ama bu tahammülsüzlüğe onların anladığı dilden verilecek tek bir cevap var; SHOW MUST GO ON!