Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HÜLYA GÜLER

Lütfen deprem bölgesinde fotoğraf çekmeyin!

Depremin üçüncü ya da dördüncü günüydü sanırım. Uzun yıllardır tanıdığım bir sivil toplum kuruluşunun liderini aradım. Kendisinin bölgede olduğunu sosyal medyada yapılan bir paylaşımda görmüştüm. Telefonu açtı ve "Şu an çok yoğun bir zamanda aradın, sen olduğun için açtım. Sadece şunu söyleyeyim, burası gelip görmeyenin hayal bile edemeyeceği, bir sinema filminde bile göremeyeceği bir durumda. Kimsenin bir saniye vakit kaybetme lüksü yok. Hiç kimsenin bir diğeriyle kavga etmeye hakkı yok. Canla başla, var gücümüzle birbirimize yardım etmeliyiz" dedi ve kapattı.
Dün kendisini yine aradım, bu kez vakti vardı. Diyarbakır'dayım dedi, uzun uzun konuştuk. O kadar önemli gözlemler aktardı ki 4-5 gün yazsam bitmez. Adını yazmamam koşuluyla aralarından birkaç önemli mesajını aktarayım:
Biz buraya bir sivil toplum kuruluşu olarak işimizi yapmaya geldik. Örnek olmakla-reklam yapmak arasında ince bir çizgi var. Burada bu işin ayarı çok kaçtı. Ben üç haftadır insanlarla beraberim, 'Gelenlere n'olur fotoğraf çekmeyin artık' diyorlar. Hele de çocukların fotoğrafının paylaşılmasından çok rahatsızlar. Haklılar da, dijital ayakizi diye bir şey var, bu fotoğraflar hiç kaybolmuyor. Çocukları hep takip edecek, yarın da karşılarına çıkacak.
Bir de mutlaka vermem gereken bir mesaj da ihtiyaçlarla ilgili. Çadır ihtiyacı devam ediyor. Hijyen malzemesi ve gıda ihtiyacı da sürüyor. Yetkili kurumlar bunların duyurulmasını ve gelecek yardımların da, gönüllülerin de önceden koordine olması gerektiğini belirtiyorlar. *Bölgedeki akut kriz hali yavaş yavaş geçiyor. Belli kırılganlıklar var tabi ama genel anlamda ikinci aşamaya yani rehabilitasyon ve inşa evresine geçilmeye başlandı.
Bu noktada baştan dikkat edilirse çok önemli mesafe kat edilecek biri-iki alan var. En başta depremin doğrudan ve dolaylı olarak 23 milyon insanı etkilediğini belirtelim. Şimdi, bu kadar büyük bir alanda ekonomik faaliyetin devam etmesi ve iç göçün yönetilmesi önemli.
Ekonomik faaliyetin yavaş yavaş başladığı Adana (hiç kesilmedi), Kahramanmaraş, Gaziantep gibi iller moral veriyor. Bunun tüm illerde sağlanması için yerel girişimciler desteklenmeli. Geçici yaşam alanlarında geçici ticari merkezler oluşturulmalı. Başlandı ama hızlandırılmalı.
Buradaki insanlar, 'Üç gün aç kalsak, çadırsız kalsak ölmeyiz ama yaşamımızı devam ettirmek için ekonomik hayatı yeniden kurmalı, mevcutları canlandırmalıyız' diyorlar.
Bir diğer şiddetle vurguladıkları konu da nitelikli iş gücünü kaybetmemek gerektiği. Bu konuda AVM'lerde ortak çalışma alanları kurarak insanların bölge dışındakilerle de irtibatta oldukları işlerini devam ettirmeli önemli. İlk adımlar atıldı, yakında ortak alanlar kullanıma açılacak. Hepsi de işlerine ve okullarına dönmek istiyorlar. Yani çalışma hayatının ve eğitimin çok uzun zaman kesilmesini istemiyorlar.
Çok kritik bir uyarı da bölgede ne yapılacaksa mutlaka yerel ortaklıklarla yapılması yönünde. Örneğin bir ekonomik faaliyet için bir proje hayata geçirilecekse bunu mutlaka ticaret sanayi odalarıyla, yerel iş insanları ile ortak olarak yapılması isteniyor. Belediye, AFAD, bölgedeki OSB'ler aklınıza ne geliyorsa hepsinin alanındaki projelerde rol almaları gerekiyor.
Son söz psikologlara kulak vermek gerek. Bu büyük felaketin yaralarını sarmaya kullanılan dille başlamak gerekiyor. Öncelikle depremzede değil, depremden etkilenen insanlar diyerek başlayalım. Çok hassas ve zor bir dönem. Kavga etmeye, kutuplaşmayla enerji kaybetmeye hiç tahammülümüz olmamalı. Ya hepimiz batarız ya da birlikte çıkarız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA