First Lady Emine Erdoğan'ın 'Ortak Evimiz Dünya İçin Sıfır Atık' temalı davetine katılmak üzere salona girdiğimde kendimi Birleşmiş Milletler'in bir etkinliğindeymişim gibi hissettim. Zira Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki yemeğin davetlileri, büyükelçiler ve eşleriydi. Ve kış güneşinin vurduğu salonda çoğu yerel kıyafetleriyle katılmayı tercih eden konukların oluşturduğu renkli görüntüler, ortamı daha da ısıtmıştı. Üstelik salonda dolaştıkça, 'Birleşmiş Milletler etkinliği gibi' yorumunda yalnız olmadığımı gördüm.
Bu tür etkinliklere ve renkli görüntülere alışkın oldukları halde büyükelçilerin çoğu davete gösterilen yoğun ilgiden dolayı 'BM Genel Kurulu' gibi yorumlar yaptılar. Nasıl yapmasınlar, First Lady'nin daveti bir anlamda dünya barışının öncelikli gündemini meşgul eden ülkeleri bir araya getirmişti. 90 ülkenin büyükelçileri ve eşlerinin katıldığı davette, ABD, Rusya ve Ukrayna büyükelçileri aynı anda, aynı salondaydılar. Yetmedi bu davet ticari savaşların aktörleri de bir araya getirdi. İran, İsrail ve Çin büyükelçilerini de salondaydı. Bunun anlamını dışişleri camiası çok daha iyi yorumlayacaktır. Ama bana kalırsa Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki yemeği, bu hafta başlayan Davos Zirvesi'nin, Rusya-Ukrayna savaşının (ABD dahil) taraflarını, büyük uğraşlara rağmen herhangi bir şekilde bir araya getirmeyi başaramadığını göz önüne alarak değerlendirmek gerek.
atılımcıların kimler olduğunun yanı sıra büyükelçilerin Sıfır Atık Projesi'ne yönelik ilgileri de dikkat çekiciydi. Yemeğe oturduğumuzda aynı masada denk geldiğim Avrupa, Güney Amerika ve bir de Uzak Asya'dan bir ülkenin büyükelçilerinin özellikle sürdürülebilirlik konusunda kendi ülkelerinin yaptıklarını anlatırken ortaya koydukları heves, bu yoğun ilginin bir başka sebebini daha açıklıyordu. Hatta büyükelçilerden biri henüz yemek devam ederken bana ülkesinin yürüttüğü çalışmaları madde madde anlatan bir bilgi notunu göndermeyi bile ihmal etmedi. Ve bir kez daha anladım ki, kim ne derse desin sürdürülebilirlik, uluslararası diplomasinin en ulvi konularından biri artık. Eğer dünya barışı en büyük hedef ise bunun yanına 'sürdürülebilir bir dünya'nın eklendiğini kabul etmek gerek. Ve Türkiye Emine Erdoğan'ın öncülüğünde başlatılan Sıfır Atık Hareketi ile bu konuda birçok ülkeyi geride bırakan önemli bir mesafe aldı. Zaten 5 yıldır devam eden projenin, 3'ü Birleşmiş Milletler'den olmak üzere bugüne kadar 5 uluslararası ödül almasının sebeplerinden biri de bu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikli Bakanı Murat Kurum'un da katıldığı davette öne çıkan mesajları medyadaki yansımalarında okudunuz. Benim için altı çizilmesi gereken en önemli bilgiyi ise Emine Erdoğan konuşmasında paylaştı. Hatırlarsanız Birleşmiş Milletler geçen yıl 30 Mart gününü Uluslararası Sıfır Atık Günü ilan etmişti.
Şimdi projenin bu başarısı bir adım daha ileriye taşınarak, BM'de sıfır atık çerçevesinde bir danışma kurulu oluşturuluyor.
Gelin gelişmeleri Emine Erdoğan'ın sözlerinden okuyalım. Bugün küresel düzeyde etkili ve somut adımlar atılmazsa üzerinde barış ve adaleti tesis edebileceğimiz bir yaşam alanı kalmayacağı uyarısını yapan Emine Erdoğan, büyükelçilere şu çağrıda bulundu: "Her birinizi, tabiatın farklı coğrafyalarda sel, yangın, kuraklık olarak tezahür eden, çığlığına kulak vermeye, insanlık ailesinin birer ferdi olarak bu yolda bizimle omuz omuza yürümeye davet ediyorum. Birleşmiş Milletler bünyesinde tesis edilecek Sıfır Atık Danışma Kurulu ile uygulamanın tüm dünyada yaygınlaştırılması için de girişimlere başladık. Kimseyi geride bırakmadan, biriktirdiğimiz tecrübe ve bilgileri dileyen tüm ülkelerle paylaşmaya hazırız."
Eğer danışma kurulu zamanında yetiştirilse kim bilir belki Emine Erdoğan bu kez BM kürsüsünden tüm dünyaya sürdürülebilirlik çağrısında bulunur.