Su kıtlığı... Şimdilik hiçbirimiz tam anlamıyla ne demek olduğunu bilmiyoruz ve umarım öğrenmek zorunda kalmayız. Daha çok içtiğimiz ve günlük hayatımızda kullandığımız suyun bir de görünmez olanı var. Marketten ya da bir mağazadan aldığımız hatta bindiğimiz otomobilden uçağa kadar, her şeyin ama her şeyin içindeki 'görünmez su'dan bahsediyorum. Bizler yani bugünkü dünyanın modern insanları nedense parayı, altını kıt zannediyoruz. Suyu, toprağı ise sonsuz birer kaynakmış gibi hoyratça kullanıyoruz. Oysa asıl kıt olanlar bunlar.
Bütün bunları düşünmeme sebep; geçen hafta tanıştığım Avustralyalı su aktivisti Mina Guli'nin söyledikleri. Dünya Bankası'nda üst düzey bürokratlığa kadar giden parlak kariyerini, iklim krizine ve özellikle su krizine dikkat çekmek için bırakan Guli, bu amaç uğruna kurduğu Thirst (Susuzluk) Vakfı'nda, dünyadaki temiz suyun yüzde 90'ını kullanan devletleri ve şirketleri tükettikleri suyun sorumluluğunu almaya davet ediyor.
Bunun için 22 Mart 2022'de (Dünya Su Günü) bir kampanya başlattı; Run Blue (Mavi Koşu). Guli, BM'nin 22 Mart 2023'te gerçekleştireceği Dünya Su Konferansı'na kadar dünyanın su krizinde aciliyeti olan değişik lokasyonlarında 200 maraton koşacak. Yaklaşık 8500 kilometre koşacak olan Guli, 77. maratonunu geçen hafta Türkiye'de koştu. Tuz Gölü ve Pamukkale'nin ardından İstanbul'da da koşan Guli ile iklim krizinin iş ve finans dünyası ile ilişkisini konuştuk. Hükümetlerin, merkez bankalarının küresel enflasyona yönelik giriştikleri topyekün mücadeleye değinen Guli'nin sözleri çarpıcı: "Ekonomik krizden çok, iklim krizinden korkmalıyız. Parayı ya da altını kıt zannediyoruz. İnsanlar bir şekilde bu krizlere çare buluyor, bugüne kadar hep buldu. Oysa suyu gidip bankamatikten çekemeyiz. Su krizi, likidite krizi gibi değil. Su, para gibi sonsuz değil. Parayı ya da altını içemezsiniz. Suyunuz yoksa paranın hiçbir değeri yoktur."
Şirketlerin su kaynaklarının korunmasına daha çok pazarlama, çevre dostu şirket imajı açısından yaklaştıklarını düşünen Guli, bunu ciddi bir tehdit olarak görüyor. 200 maraton ile en az 200 şirketin su riskini anlamalarını, kendilerinin neden olduğu sıkıntıları tespit etmelerini ve su güvenliği için bir strateji geliştirmelerini sağlamayı hedefliyor. Bu kapsamda Türkiye'de çeşitli şirketlerle temaslarda bulunduğunu anlatan Guli, Avrupa'ya giriş kapısı olarak gördüğü ülkemizin hem su krizi riski taşıdığını hem de Asya, Avrupa ve Afrika ülkelerinin su ve gıda güvenliği kilit bir ülke olduğunu dile getiriyor.
Suyun varlığını hiç hissetmediği çölde koşmayı, 'büyük bir hiçlik' ve yağmurdan sonra ormanda koşmayı ise 'yaşamın ta kendisi' şeklinde niteleyen Guli'ye son olarak 'Koşmayı çok mu seviyorsunuz, neden bu yolu seçtiniz" diye sordum: "Hayır, aslında koşmaktan hiç hoşlanmıyorum. Ama bireysel olarak kendi gücümle yapabileceğim bir yol aradım ve sonunda buradayım. Dünyadaki bütün şirketler, her şeyi doğru yapsalar bile günün sonunda suya sahip çıkacak olanlar biz bireyleriz. Sanırım buna dikkat çekmek istedim."
Şimdiye kadar başlamadıysanız, bugün başlayın, suyun boşa akmasına izin vermeyin, evdeki musluğu kapatmak için maratoncu olmak gerekmiyor!