Arçelik'in CEO'su Hakan Bulgurlu bir kitap yazdı. Türkiye'nin önde gelen global markalarından biri olan Arçelik'in tepe yöneticisinin bir kitap yazmış olması ve birazdan detaylarına gireceğim konusu ilgimi çekti, hemen okumaya başladım. Çarpıcı bir girişle başlayan kitabın dili, kurgusu, o kadar akıcı ve güzel ki, geçtiğimiz günlerde bu kitabı konuşmak üzere bir araya geldiğimiz Bulgurlu'ya "Kitabı siz mi yazdınız?" diye sormadan edemedim.
Malum, iş insanlarının editoryal ekiplerin desteğiyle kitap yazmaları sık rastlanan bir durum. Bulgurlu; "Evet ben yazdım, gerçekçi ve kişisel olsun diye çok uğraştım. En çok da bilim insanları ile yaptığım görüşleri aktardığım kısımda zorlandım" dedi.
Daha fazla meraklandırmadan anlatayım; Hakan Bulgurlu Arçelik'in sektöründe dünyada da öncülük ettiği sürdürülebilirlik faaliyetlerine dikkat çekmek için 2019 yılında Everset'in zirvesine tırmandı. Bu zorlu süreci de 'Tehlikeli Tırmanış' adıyla kitaplaştırdı.
İklim kriziyle birlikte dünyanın ne kadar kırılganlaştığını anlatmak için de kitabın girişinde dünyanın 1968'de Apollo 8 mekiğinden çekilen bir fotoğrafına yer verdi. (Astronot Bill Anders'in çektiği fotoğrafa 'Dünyanın Doğumu' adı verilmişti.)
Zirve koşullarına uyum sağlamak için tırmanışa 3 ay önceden evinde oksijenin azaltıldığı bir çadırda uyuyarak hazırlanmaya başlayan Bulgurlu, tüm süreçte sesli günlük tuttu. Bu sesli notları önce bir sunuma dönüştüren Bulgurlu, pandemide evde kaldığımız dönemde de 'Tehlikeli Tırmanış' kitabını kaleme aldı.
Bulgurlu'nun tırmanışa nasıl hazırlandığı, zirveye çıkışı ve inişi sırasında yaşadıkları ve bu süreçten öğrendiklerine ilişkin anlattıkları şöyle:
Tamamen kişisel bir proje idi. İşimden izin alıp gittim. Tırmanma konusunda teknoloji sürekli gelişiyor. Gitmeden 3 ay önce tırmanışta karşılaşacağım azalan oksijene uyum sağlamak için evde özel bir çadırda uyudum. Böylece 3 aylık tırmanışı 3 haftada tamamladım.
7 bin metrenin üstü hayat tehlikesinin çok gerçek olduğu bir yer. Ölüme çok yaklaştığım 2-3 an oldu.
Dağda ne kadar küçük olduğumu, ne kadar önemsiz olduğumu hissettim, zirveden indiğimde yeni bir insandım. 'Nasılsa çok iyi hazırlandım ve kesin yaparım" diye gittim ve sonunda "Bunun, benim yapıp yapamamamla ilgisi yok, dağ izin verirse yaparım" noktasına geldiğimi gördüm.
Zirvedeki o haz çok hızlı geçiyor. Yüksekten korktum. İnemeyeceğimi düşündüm. Herkes gibi egoları olan biri olarak tırmandığım o dağdan, kuyruğum bacaklarım arasında yepyeni bir insan olarak indim.
Tırmanıştan önce evde çalışma odamın kapısı kapalı olurdu. Şimdi hep açık. Artık çocuklarımı daha fazla dinliyorum. Ve tabi ekibimi de. Çocuklarım ve eşimle ilişkimizin 2.0 versiyonunu yaşıyoruz.
Geçen ağustosta ekibimle birlikte Ağrı Dağı'na tırmandık. Hayatımızı birbirimize teslim ettiğimiz önemli bir deneyimdi. Bu işimize de ciddi katkılar sağladı.
Bundan sonrası için Kutup'lara gidebileceğini söyleyen Bulgurlu, kitabını iklim kriziyle ilgili umut veren bir mesajla bitiriyor: "Bugün iklim krizi tehlikeli bir tırmanışta. Ancak deneyimlerim bana gösterdi ki; en yüksek zirvenin bile üstesinden gelmek mümkün."