Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HÜLYA GÜLER

Suyu insandan insanı sudan korumak

Su biterse herkes susar... Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın (WWF), su kıtlığına dikkat çekmek için yürüttüğü kampanyanın başlığı. Suyun önemi ancak bu kadar güzel özetlenebilir. Evet, su biterse dünya susar...
En değerli kaynağımız su, biz insanların doğayla dost olmayı başaramamasından dolayı giderek daha kritik bir noktaya geldi, geliyor. Betonlaşmadan dolayı toprakla buluşamayan suyun doğal döngüsünü tamamlayamaması, bizim için tehlike çanlarının daha şiddetli çalması demek.
Pandemiyle mücadelenin yanında orman yangınları kadar sel felaketlerinin de damgasını vurduğu yazı geride bırakırken, su yönetimi konusunda teknolojik çözümler sunan Almanya merkezli ACO'nun Türkiye Ülke Müdürü Kerem Altınöz ile buluştum. ACO, 70 yılı aşkın bir süredir dünyanın birçok ülkesinde su yönetimi çözümleri sunuyor. 2006 yılından bu yana da Türkiye'de faaliyette. Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Gürcistan, Kazakistan ve Irak gibi pazarların da yönetimi Türkiye merkez ofisinden gerçekleştiriliyor.
Türkiye'de alışveriş merkezleri ve hastaneler gibi büyük yapılar dahil pek çok projede yer alan ACO, son olarak Taksim Meydanı'nın yayalaştırma projesinde su drenaj sistemlerini kurdu.
Söze, suyun doğal döngüsünün sekteye uğramasının yol açtığı felaketlere örnekler vererek başlayan Altınöz, "Su yönetimine bütüncül bir yaklaşım sunuyoruz. Bu açıdan dünyada tek şirketiz" diyor. 'ACO Sistem Zinciri' olarak adlandırdıkları çözümlerini 4 başlık altında toplayan Altınöz bunları şöyle sıraladı:
Suyun hızlı bir şekilde toplanması (yağmur hasadı),
Ön arıtmanın yapılması (kullanılmış yağlar ve kimyevi maddeler),
Tutulması (Hold-kontrol altına alma) ve su baskınlarının önlenmesi ve
Doğaya geri verilmesi (yer altı sularına erişiminin sağlanması).
Su derken yağmur suyu ve atık suyu kast eden Altınöz, şöyle devam ediyor: "Betonlaşmanın su yönetimi açısından sakıncalı sonuçlarını bertaraf etmeye çalışıyoruz. Bizim sistemlerimize ihtiyacın son dönemde artmasının iki sebebi var, biri kentleşme diğeri iklim değişikliği. Fırtınalı su yönetimi konusunda da sistemlerimiz var. Mega yağış anlarında dağlardan gelen suyun kademeli olarak akışını sağlayıp köprülerin, yolların ve evlerin yıkılmasını önleyen sistemler kurabiliyoruz. Yoğun su akışını yer altı depolama sistemleri ile toprağa yavaşça vererek, yer altı sularına kazandırabiliyoruz."
Bütçelerinin ister bina ister altyapı inşaat maliyetinin en fazla yüzde 1.5'ine denk geldiğini kaydeden Altınöz, "Başta maliyet artışı gibi görünen çözümlerimizle bu yapılarda faaliyet başladığında hem proje sahiplerine hem de doğaya paha biçilmez katkılar sunabiliyoruz" diyor.
Altınöz'ün anlattıkları giderek artan su kıtlığı endişemi biraz olsun hafifletecek nitelikte. Tabi eğer bir an evvel suyumuzu daha doğru yönetmeye başlarsak.
Ancak söyledikleri arasında dikkatimi en çok çeken "İnsanların ilk çağlardan bu yana suyu akıllıca yönetmenin yollarını aradığına değinen Altınöz'ün söyledikleri arasında en çok dikkatimi çeken ifade şu oldu: "Bugün özellikle iklim değişikliğinin yol açtığı felaketleri de düşündüğümüzde, suyu insandan, insanı da sudan korumak zorunda kaldığımız bir noktaya geldik."
Suyu insandan korumak... Gerçekten de çok düşündürücü.
Sahi, artık durup ciddi olarak düşünmemizin zamanı çoktan geldi de geçmedi mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA