Siyonist İsrail'in 7 Ekim'den bu yana sürdürdüğü soykırımda en büyük güvencesi İslam âleminin birlik olamayışı olduğu kadar Batı dünyasının yekpare bir biçimde kendisinin arkasında durmasıydı.
ABD başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden gelen sınırsız silah ve mühimmat desteğiyle birlikte İsrail katliamlarına devam etti.
Şüphesiz İsrail'in aldığı sınırsız destek sadece askeri anlamda değildi. İsrail'i dokunulmaz ve sorgulanamaz kılan bir diplomatik destek de söz konusuydu. Fransa'dan Almanya'ya pek çok ülkede İsrail'i eleştirmek suç kapsamına alındı. Bu destek siyonistleri o kadar pervasızlaştırdı ki BM Genel Sekreteri'ni bile "istenmeyen adam" ilan etti. Batı dünyası farkında olmadan siyonist İsrail'e verdiği destekle kendi kurduğu düzeni çatırdatıyordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın defalarca tekrar ettiği bu gerçeği, Batı başkentleri anlamamak için özel çaba sarf ediyordu. Tek tük açıklama yapan ve duruş gösteren İrlanda, İspanya gibi ülkelerdeki siyasetçiler de siyonist lobilerin kurdukları düzen sayesinde etkisiz hale geliyordu.
Ancak siyonizm bitmek tükenmek bilmeyen açgözlülüğü ile bununla yetinecek değildi. On yıllardır destek aldığı ABD'de bile casusluk ağı olan İsrail'in Avrupa ülkelerinde de olmaması mümkün değildi.
İtalya'dan gelen son haber bunu kanıtladı. Ülkenin en meşhur polislerinden biri olan "Carmine Gallo"nun emekliliği döneminde kurduğu şirket aracılığıyla ülkedeki siyasetçileri dinlediği ve bu bilgileri MOSSAD'a sattığı ortaya çıktı. İtalyan istihbaratı mevcut sızıntıdan yeni mi haberdar oldu, bilinmiyor. Ancak bu durumun şimdi ortaya çıkmış olması, Batı ülkelerinde İsrail'e yönelik bir tavır değişikliğinin ilk adımları olabilir.
Aslında İsrail daha önce birkaç kere Batılı ülkelerle karşı karşıya gelmiş ancak her seferinde yakayı kurtarmıştı. Örneğin, 19 Ocak 2010'da Dubai'de şehit edilen Hamas liderlerinden Mahmud El Mabhuh suikastı sonrası MOSSAD'ın Batılı ülkelerin büyükelçiliklerine sızarak sahte pasaport çıkarttığı ortaya çıkmıştı. Aylar süren tartışmalar ve soruşturmalar, devreye giren bazı eller sayesinde akamete uğramış ve İsrail kendini kurtarmıştı.
Daha da geriye gidersek, 1967 yılında Altı Gün Savaşları devam ederken İsrail savaş uçakları, ABD'nin savaş gemisi USS Liberty gemisine saldırmış ve 34 ABD askerini öldürmüştü. İsrail bu olaydan ABD'ye tazminat ödeyerek kurtulmuştu.
İtalya'da yaşanan olaydan da İsrail benzer bir şekilde kurtulacak mı göreceğiz. Belki de Batılı ülkelerin kendi kurdukları sistemin yok olmasını engellemek için bu son fırsatı olabilir.
İsrail pervasızlığı artık ABD savaş gemisini bombalamanın çok ötesine geçerek küresel sistemin tamamını tehdit edecek bir seviyeye geldi. Batı dünyası durumun vahametini anladı mı, bunu yaşayıp göreceğiz.