"İsrail Devleti, Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) İsrail Devleti Başbakanı ve Savunma Bakanı hakkında tutuklama emri çıkarılmasını onaylayan saçma ve utanç verici kararını reddediyor."
Terör devleti İsrail'in Dışişleri Bakanlığı, 15 Eylül'de utanmazca yazdığı bu mesajın sonunda "mahkemenin yolunu kaybettiğinden", dahası "terör örgütlerine hizmet eden bir araca dönüştüğünden" bahsedebildi.
Mesajı okuyunca 20 Mayıs'ta UCM Savcısı'nın, terör şebekesi İsrail'in elebaşları Binyamin Netanyahu ve Yoav Gallant hakkında istediği uluslararası tutuklama kararının nihayet mahkeme tarafından verildiğini düşünebilirsiniz ama maalesef alakası yok.
Mahkeme, başsavcının 10 Eylül'de "Tutuklama kararı almayı hızlandırın" başvurusuna rağmen henüz bir karar vermiş değil. Yani terör devleti İsrail, henüz çıkmamış karara tepki açıklaması yayınladı.
İsrail'in, dünyada kendisine en çok destek veren ülke olan ABD'de bile ajanlık faaliyeti yürüttüğü için UCM'nin olası kararından haberdar olması son derece normal. Ancak bu sefer zamanlamayı yanlış yaptılar. Aksa Tufanı Operasyonu, siyonist örgütün kimyasını nasıl bozduysa dökülmeye devam ediyorlar.
İsrail, bu zamansız açıklamayı, daha doğrusu gözdağını kısa süre sonra geri çekti. Uluslararası Ceza Mahkemesi ise henüz tutuklama kararını ilan etmeden kendini yeni bir baskının içinde buldu.
ABD'ye gelen Netanyahu'yu çılgınca alkışlayan ABD'li senatörler, siyonist lobilerden aldığı milyon dolarların hakkını vermek için mahkemeye daha çok baskı yapılma yönünde çalışmalara başladı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi tutuklama kararını alsa ne değişecekti? 20 Mayıs'ta aldığı karar sonrası İsrail savaş hukukuna dikkat mi etti? Ya da sivillere yönelik saldırılarını göstermelik dahi olsa azalttı mı? Tabii ki hayır. Uluslararası hukuk adı verilen maskeli balo, arkası sağlam devletleri koruyup kollamak ve hedef devletleri baskılamak için icat edilmiş bir paravandan ibaret...
Uluslararası Ceza Mahkemesi, henüz almadığı, alsa bile bir bağlayıcılığı olmayan tutuklama kararı nedeniyle ABD ve İsrail tarafından terör destekçisi olmakla suçlanıyor. Terör kelimesinin tüm sözlüklerdeki karşılığıyla terörist olan İsrail'in, başkasını terörist olmakla suçlayacak yüzü olmasına şaşırmıyorum. Bu yüzsüzlük halini 7 Ekim'den bu yana defalarca yaşadık.
Ancak beklenen karar çıkarsa, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin üyeleri ve hatta ABD'li 12 senatörün daha önce tehdit ettiği gibi aile üyeleri dahi "uluslararası düzen" tarafından hedefe konacaktır. Zira "uluslararası düzen" dedikleri mafyatik yapının tanıdığı herhangi bir insani sınır olmadığını 7 Ekim'den bu yana her gün idrak ediyoruz.