Siz bu yazıyı okuduğunuzda yerli ve milli savaş uçağımız KAAN'ın ilk uçuşunun üzerinden beş gün geçmiş olacak.
Türkiye'de beş gün, pek çok şeyin unutulması için yeterli bir süre. Hele hele başarıların... Ancak bu kez unutulsun istemiyorum, çünkü yaşadığımız basit bir başarı hikâyesi değil. Bir ülkenin, bir milletin kaderinin değiştiği dönemleri yaşıyoruz. Belki içinde yaşadığımız için tam idrak edemiyoruz ama gerçek değişmiyor.
Türkiye'nin kendi savaş uçağını üreteceğini, ilk olarak 2019 yılında MİLGEM projesinin 4. Korvet Gemisi olan Kınalıada'nın denize indiriliş töreninde Cumhurbaşkanı Erdoğan gündeme getirmişti. Konuşmanın yapıldığı yer bile Türkiye'de nelerin değiştiğini, bu değişimin mimarının ne kadar görülmek istenmese bile Recep Tayyip Erdoğan olduğunu gösteriyordu.
Erdoğan, Prezeve Deniz Zaferi'mizin yıl dönümünde şunları söylemişti: "Nasıl korvetlerimizi kendimiz inşa ettiysek, nasıl Atak helikopterlerimizi kendimiz yapabildiysek, nasıl İHA'larımızı, SİHA'larımızı, uydularımızı geliştirip, uçurduysak inşallah kendi savaş uçağımıza da kavuşacağız. Zaman yakındır. Madem uyuyan devi uyandırdılar, sonuçlarına da katlanacaklar. Madem bizim açık ikazlarımıza rağmen üzerimize üzerimize geliyorlar, bunun da sonuçlarına katlanacaklar. Türkiye'yi ve Türk milletini hâlâ tanıyamamış olanlara kendimizi tanıtmaya devam edeceğiz demektir."
Aradan dört yıl geçti; türlü engellemelere rağmen Erdoğan'ın himayesinde şaha kalkan savunma sanayiimiz en tepeden en aşağıdaki personele kadar var gücüyle çalışarak ve milletimizin duasını da arkasına alarak çalışmalarına devam etti. Nihayetinde 21 Şubat'ta beklediğimiz o muhteşem haber geldi: KAAN, ilk uçuşunu gerçekleştirdi.
Gönül isterdi ki bu proje muhalefetinden iktidarına tüm milletimizin arkasında durduğu bir proje olsun. Ancak böyle olmadı; "Biz yapamayız, yapsak da uçuramayız, uçursak da kullanmamıza izin vermezler, izin verseler de buna gerek yok" korosu diğer savunma sanayii projelerinde olduğu gibi KAAN projesinde de devreye girdi.
Hayatı, Erdoğan karşıtlığı üzerinden tanımlayan muhalefetimiz 2021 yılında KAAN'ın ilk parçası üretildiğinde onu "kalorifer peteğine" benzetmişti. Benzeten İBB Meclisi üyesi, bunu haberleştiren de Cumhuriyet gazetesi olmuştu. KAAN'ın yaptığı ilk taksi testi sonrası ise "Milleti aptal yerine koymayın, bunu Çin bile yapmadı" diyen 28 Şubat çanakçısı Youtuber trolleri uzmanlıklarını gösterdi.
Ancak en acısı belki de komiği geçtiğimiz yıl yaşandı. KAAN'ı tanıtan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kokpitteki görüntüsü "Vileda sapı ile tutturmuşlar" yalanının dolaşıma girmesini sağladı. Bir kez daha rezil olma pahasına bu yalanları söylediler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın himayesinde çalışan mühendislerimiz, kendi ifadeleriyle "Başkalarının çocukları babasız kalmasın diye kendi çocuklarını babasız bırakmaya hazır kahramanlarımıza destek vermek için, gerekirse sandalye üzerinde uyuklayarak" var güçleriyle çalıştılar. Allah onlardan razı olsun.
Bugün yaşadığımız başarılar bizim ve çocuklarımızın daha iyi bir Türkiye'de yaşaması için son derece önemli. Yapılan her atılım, yurt dışına akıtılacak paraların ülkemizde kalmasını, daha fazla okul, daha çok güvenli konut, daha çok sanayii işletmesi, daha fazla insanın gelir düzeyinin yükselmesi demek.
On yıllardır Türkiye'de Batılı efendilerinin distribütörlüğünü yapan çakma modernlerin bu başarıyı perdelemeye çalışmasına izin vermeyin.
Türkiye, Erdoğan'ın liderliğinde onları daha da üzemeye devam edecek. Çünkü dev bir kez uyandı.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Hilal Kaplan | Kalorifer peteği Vileda sapı hazımsızlık ilacı