Türkiye siyaset tarihinin en önemli seçimlerinden birine hızla yaklaşıyoruz.
Son hesaplara göre toplamda 16 siyasi partinin desteklediği Kemal Kılıçdaroğlu'nun aldığı "geniş" desteğe rağmen seçimi kazanma imkânı görünmüyor.
Kılıçdaroğlu da seçimi kaybedeceğini anladıkça ekonomik vaatlerini bol keseden dağıtmaya başladı.
Bu yazı matbaadan çıkana kadar yeni bir vaat gelmezse şu ana kadar en ilginçleri şunlar:
Depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza ücretsiz ev.
Durumu kötü olan ailelere her ay bir tam altın.
Emeklilere 8500 lira bayram ikramiyesi.
300 milyar dolar uyuşturucu parasının Türkiye'ye getirilmesi.
Her muhtara bir yardımcı atayarak işsizliğin engellenmesi.
Bir de Jeremy Rifkin'in zoom ile bağlanarak ekonomiyi yönetmesi var ama o başlı başına bir yazı konusu olur.
Ekonomi şüphesiz seçimleri etkileyecek gündemlerin başında geliyor. Satınalma gücünün yükseltilmesi, işsizlik ile mücadele ve ekonomik refahın artması bu ülkede yaşayan herkesin sonuna kadar hakkı. Fakat Kılıçdaroğlu'nun vaatleri toplumda bir heyecan yaratmıyor. Hatta Kılıçdaroğlu'nu en çok destekleyen anket firmaları bile her açıklamalarında Kılıçdaroğlu'nun oyunu düşürmeye başladı. Peki neden böyle oldu?
Bu sorunun cevabını ilk olarak CHP'nin yerel seçimlerdeki vaatlerini tutmamasında aramamız gerekiyor. Yerel seçimlerde çiftçiye traktör, dar gelirliye İstanbul'un merkezi yerlerinde düşük taksitlerle ev, Ankara ve İstanbul'da teknoloji üssü, ilkokul öğrencilerine bedava servis, öğrencilere bedava toplu taşıma, ulaşım ve su hizmetlerinde ucuzlama ve dahası...
Traktör sözünün neden tutulmadığını "Çarpıcı olsun diye söylendi" diyerek açıklayan Özgür Özel, şimdilerde ise "Her ay bir tam altın dağıtacağız" diyor.
İstanbul'da dar gelirliye yönelik İBB'inin herhangi bir konut projesi olmadığı gibi, kentsel dönüşümde bu zamana kadar İmamoğlu yönetimi tarafından yenilenen bina sayısı da bir elin parmaklarını geçmiyor.
Bununla birlikte CHP'li belediyeler işçilerin çıkartıldığı, çıkartılmayan işçilerin grev yaptığı belediyeler olarak akıllarda kaldı. Daha bu yılın ocak ayında İzmir'de asgari ücretin altında maaş aldıkları için CHP Genel Başkanı ile görüşmeye çalışan belediye işçileri "demokrat dede" Kılıçdaroğlu'nun korumaları tarafından dövüldü.
Kılıçdaroğlu'nun ABD'den Kandil'e kadar destek alıp bir türlü beklediği heyecanı ulaştıramamasının en önemli nedenlerinden biri de yaşadığımız deprem felaketi oldu.
İstanbul, Ankara, İzmir belediyeleri CHP'de olmasına rağmen AK Partili bir ilçe belediyesi kadar çalışmadı. İstanbul ve Ankara belediye başkanları Kılıçdaroğlu'nun yardımcısı olmak için belediye imkanları ile şehir şehir gezerken AK Partili belediye başkanları deprem bölgesini evleri bilip bölgeyi ayağa kaldırmak için çalışmalarına devam ediyor.
Pandemi ve deprem gibi iki büyük felaket yaşamamıza rağmen Kılıçdaroğlu'nun vaatlerinin toplumda bir karşılık bulmamasının bir diğer nedeni CHP'nin ülkenin hayrına olan tüm projelere karşı çıkması.
İstanbul Havalimanı, TCG Anadolu, İstanbul Finans Merkezi, Karadeniz gazı, TOGG, şehir hastaneleri, kentsel dönüşüm projeleri...
Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP hepsine karşı çıktığı için toplum olarak kendilerine inanmama hakkımızı kullanıyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'nin bol keseden dağıttığı vaatlere rağmen toplumda bir karşılık bulamama nedenlerinden en önemlisi ise karşılarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın olması. Erdoğan bu zamana kadar topluma ne söz verdiyse karşısına çıkarılan tüm engellere rağmen bunu gerçekleştirdi.
Siz bu yazıyı okurken Erdoğan, İstanbul Finans Merkezi'nin açılış töreninde konuşmuş olabilir. Ardından Karadeniz Doğalgazı Ankara Sivas Hızlı Treni, Yeni Zigana Tüneli açılışı için son durum için bilgi almış, TOGG'un satış rakamlarını inceliyor olabilir.
Halkımızın Kılıçdaroğlu'na değil de Erdoğan'a inanması size de mantıklı gelmiyor mu?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz