Avrupa Sınır ve Sahil Güvenliği Ajansı olan Frontex, en son 754 milyon euro'luk bütçesiyle Avrupa Birliği (AB) çatısı altındaki en büyük kurum. AB'nin dış sınırlarını korumakla sorumlu olan Frontex, son aylarda AB tarihinin en büyük skandallarından birisinin de başaktörü oldu.
Avrupa Birliği'nin Yolsuzlukla Mücadele Ofisi'nin (OLAF), Frontex'e tuttuğu mercek sayesinde mültecilere işkenceden tutun, onları ölüme sürüklemeye kadar her türlü muamelenin Frontex'in bilgisi, onayı ve hatta desteğiyle işlendiği belgelenmiş oldu. Rapor basına sızmasaydı belki de bu skandal sessizce "halledilecekti". Fakat Der Spiegel'in de içinde bulunduğu üç mecra ile paylaşılan rapor, AB çatısı altında "balığın baştan koktuğunu" gözler önüne serdi.
Frontex Başkanı geçen nisan ayında istifa etmiş olsa da mevzu bir istifayla geçiştirilebilecek kadar küçük görünmüyor. Der Spiegel'de yayınlanan haberden şu kısma bakın mesela:
"Frontex yönetimi muhtemel insan hakları ihlallerini, kendi temel haklardan sorumlu yetkililerinden defalarca sakladı. Ajans, hukuk ihlallerinin kaydedilmesini önlemek amacıyla hava gözetim ekipmanını devre dışı bıraktı. Ayrıca Frontex, ajansı denetlemekle yükümlü organları yanlış yönlendirdi. Geri itmelerin vahameti ve sürekli hale geldiği raporda açıkça belirtilmesine rağmen Frontex, kendisiyle ilgili düzenlemenin 46. Madde'sine aykırı davranarak ortak operasyonlara son vermedi."
Konunun bizi en yakından ilgilendiren tarafı ise şu: Frontex'in, Yunan sahil güvenliğinin göçmenleri Türk karasularına yasa dışı olarak geri itmesini örtbas ettiği ortaya çıktı. Yunanistan ne zaman mültecilere insanlık dışı uygulamalarda bulunacak olsa "sihirli biçimde" alandan uzaklaşan veya kapanan drone'lar ile bu insanlık dışı muamelelere rağmen Yunanistan'a fon sağlamayı sürdürmeleri raporda yer almış.
AB bu skandalla çalkalanırken, Yunanistan Göç Bakanı çıkıp Türkiye'nin mültecilere kötü muamelede bulunduğunu iddia edebildi. Çırılçıplak soyulmuş garibanların fotoğrafını da paylaşan Yunan Bakan, "Bugün sınırda kurtardığımız 92 göçmene Türkiye'nin tavrı, medeniyet adına bir utançtır. Ankara'nın olayı araştırmasını ve sonunda AB ile olan sınırlarını korumasını bekliyoruz" dedi.
Güler misin, ağlar mısın?.. İletişim Başkanı Fahrettin Altun cevaben yazdığı mesajda bu "manidar zamanlama"ya da değindi ve şöyle dedi:
"Yunan makamları önce Frontex ile suç ortaklığı yaparak, Ege'de boğulmasına neden olduğu bebeklerin, Meriç'te soyup kemerle dövdüğü, donarak ölmesine neden olduğu insanların hesabını vermelidir."
Yunan hükümetinin yavuz hırsızlığının altı milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye'yi bastırması imkânsız. Zaten AB'den kimse de bu iftirayı ciddiye almadı. Ama Altun'un bahsettiği hesabı sormak bir vesileyle bize nasip olur diye temenni etmemek de zor...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz