Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

Netanyahu’nun ironik devrilişi

İsrail tarihinde bir ilk gerçekleşti. Netanyahu'nun 12 yıllık yozlaşmış iktidarına son vermek için azılı siyonist bir parti olan Yamina lideri Naftali Bennett ile Birleşik Arap Listesi'nin lideri Mansur Abbas aynı koalisyon çatısı altında buluştu. Böylelikle anamuhalefet Yesh Atid'in lideri Yair Lapid, İsrail'in gidici başkanı Reuven Rivlin'e, koalisyonun kurulduğu bilgisini verdi. Başbakan olarak ilk Bennett'in koltuğa oturacağı söyleniyor.
Fıkrada bile buluşamayacak gibi görünen "bir siyonist ile bir İslamcı" karakterlerinin temsil ettiği siyasi gücün, tarihi bir siyasi koalisyon için bir araya gelebilmesi aslında Netanyahu'ya yönelik nefretin boyutunun kanıtı idi. Uzun vadeli olması beklenmeyen bu siyasi birliktelik, beni imzalandığında büyük umut kaynağı olarak sunulan Oslo Anlaşması dönemine götürdü.
Gazze ve Batı Şeria'da kısıtlı bir Filistin otoritesinin tanınmasına karşılık İsrail Devleti'nin Filistince tanınması, Nobel Barış Ödülü ile taçlandırılacak bir başarı olarak yansıtılmıştı. Ancak acı gerçek, bugün illegal yerleşimcilerce her gün mahalleleri işgal edilerek geriye parça pinçik bırakılan bir Batı Şeria ve İsrail'in her öfkelendiğinde üzerine tonlarca bomba yağdırdığı Gazze olarak karşımızda duruyor.
Oysa dönemin İsrail Başbakanı İzak Rabin ile Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat'ın, 1993 yılında Bill Clinton'ın ev sahipliğinde Beyaz Saray'daki el sıkışmaları ikonik bir an olarak tarihe geçmişti. Ancak Rabin'in aşırı sağcı bir İsrailli tarafından katledilmesi ve Kasap Şaron'un Mescid-i Aksa'yı basması sonrası başlayan İkinci İntifada'dan itibaren Arafat'ın vefatına giden süreçte İsrail tarafından kuşatılıp aşağılanması, o fotoğraf karesinin ne kadar uçucu bir an olduğunu hafızalara kazıdı. Oslo Anlaşması, İsrail gerçekten "iki devletli" bir çözüm isteseydi, bunun temelini atabilirdi. Fakat Oslo görüşmelerinin kilit ismi Ahmet Şukeyri'nin dediği gibi "İsrail, iki devletli çözümü infaz etti."
Peki Netanyahu ile bunun ne ilgisi var? Herkes Netanyahu'nun son 12 yıllık iktidarını hatırlıyor. Ama Netanyahu ilk 1996'da Likud Partisi lideri olarak seçim kazanmıştı. Ve onu iktidara taşıyan argümanlardan birisi de Oslo Anlaşması karşıtlığı idi. Netanyahu, Oslo Anlaşması'nın "Yahudi halkının İsrail toprağındaki tarihi haklarını" ihlal ettiğini savunuyordu. Yani bugün azılı bir siyonist ile İslamcı bir liderin, Oslo Anlaşması'nı öldüren liderlerden birisini koltuğundan ettiğini söylemek mümkün.
Evet, değişim bloku denilen bu koalisyonun üzerinde anlaştığı belki de tek şey Netanyahu karşıtlığı ve muhtemelen bu yüzden ömrü de Arafat-Rabin el sıkışması gibi geçici bir an olarak kalacak. Ancak nereden bakarsak bakalım, Kudüs'ü başkent ilan ettirip "Yahudi ulus devlet" yasası ile İsrail'in apartheid devleti oluşunu tescil ettiren bu katilin söz konusu kişiler eliyle koltuğundan edilmesi ve hapisle sonuçlanabilecek bir yargı sürecinin yolunun açılması kaderin ironik bir cilvesidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA