Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

‘Biden kazanınca, biz de kazanmış sayıldık’

Biden'ın, Başkan Erdoğan'a karşı destekleme sözü verdiği muhalefetimize karşı "boş olmadığını" biliyoruz. ABD seçimlerinden sonra dünya çapında Biden'ı tebrik eden ilk ana muhalefet liderinin Kılıçdaroğlu olmasından anladığım, muhalefetimiz de kendisine karşı boş değil. Hatta Kılıçdaroğlu'nun Dışişlerinden Sorumlu Başdanışmanı Ünal Çeviköz de Suriye'den çekilmekten Mavi Vatan'dan vazgeçmeye değin pek çok konuda geri adım atacaklarının teminatını bile verdiler.
Fakat kendilerinin unuttuğu bir nokta var sanki: Başkan Erdoğan, Biden'ın ağır sıkleti olan Obama döneminde bu ülkeyi sekiz yıl yönetti. Yani "Biden kazanınca, biz de kazanmış sayıldık" hülyalarına kendilerini fazla kaptırmasalar diyorum.
Üstelik Biden'ın başkan olması ihtimali, Ortadoğu'daki dengeleri de içerden sarsmış görünüyor. Baksanıza Suudi Arabistan Kralı Selman, İzmir depreminden beş gün sonra destek açıklamaya ve yardım göndermeye kendisini mecbur hissetti. Geçtiğimiz günlerde de uzun zamandan sonra Başkan Erdoğan'ı arayıp görüşme gerçekleştirdi.
Kaldı ki Türkiye, Obama döneminde gerçekleşen 15 Temmuz'dan sonra geri döndürülmesi zor bazı kazanımlar elde etti. FETÖ'cülerin başta ordumuz olmak üzere devlet kademelerinden uzaklaştırılması, PKK varlığının 300'lere inmesi, Suriye, Libya ve Azerbaycan'la bağlantı bunlardan bazıları. Dolayısıyla uluslararası siyaseti tek denklemli bir formül gibi okuyanlar yanılırlar.

***

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Kılıçdaroğlu 'öğretmen' demese de

İlkokul öğretmenim Şadan Hanım, kitaplarımızda öğretilen "Cumhuriyet kadını" imajının tecessüm etmiş haliydi. Bana okuma sevgisini kazandıran, sabrı ve merhametiyle örnek olan, mekânının cennet olmasını dilediğim en nadide çocukluk kahramanlarımdan birisiydi. Sınıftaki tek başörtülü veli annem olmasına rağmen o dönemin şartlarında beni hiç 'öteki' gibi hissettirmedi. Bademcik ameliyatı olduğumda evimize kadar zahmet edip gelişinin, bir çocuğun öz değerini yeni keşfettiği o dönemdeki anlamını izah etmem zor.
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun öğretmenlere verdiği kıymeti bile bir siyasi kutuplaşma meselesi yapması bu yüzden çok inciticiydi. "Hâlâ iktidarın peşinden giden öğretmen varsa, ben ona öğretmen demem. İradesini pazarlayan kişi öğretmen değildir" nasıl edepsiz bir sözdür? İnsana emek vermek gibi en zorlu vazifelerden birisini yerine getirmeye çalışan öğretmenlerimizi böylesi bir ayrışmaya tabi tutmak hangi değerle açıklanır?
Şadan öğretmenim yaşasaydı ve koyu bir CHP'li olsaydı da ona olan sevgim ve saygımdan zerre azalma olmazdı. Kendisine emek vermiş birisine bakış bu olmalıdır. Kılıçdaroğlu'nun bunu görmüş olabilmesini ve milyonlarca öğretmenimizin hakkına girmemiş olmasını dilerdim. Hangi siyaseti destekliyor olursa olsunlar, öğretmenlerimiz bundan çok daha iyisini hak ediyor.
Sizin öğretmen dememeniz, onların kıymetinden zerre azaltmayacak ve biz onlara hep çok şey borçlu olacağız Sayın Kılıçdaroğlu...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA