Türkiye, ilk sondaj gemisi "Fatih"i sadece iki sene önce Doğu Akdeniz'e uğurlamıştı. O günden bu güne sadece iki yıl geçmiş olsa da az zamanda çok kazanım elde edildi.
Onlardan birisi Türkiye'nin Akdeniz'deki egemenlik haklarını tamamen yok sayarak hareket eden Yunanistan ve ortaklarına, Akdeniz'de en uzun kıyı sınırına sahip ülkenin görmezden gelinemeyeceği mesajını vermekti. Yunanistan kabullenmekte zorlansa da bu mesaj net biçimde verildi.
İkincisi, Doğu Akdeniz'deki enerji paylaşımından dışlanmasının haksız olduğunu dünyaya anlatmaktı. Nitekim geçtiğimiz hafta, Yunanistan'ın AB Dışişleri Bakanları toplantısında Türkiye'ye yaptırım çağrısını Almanya, İtalya ve İspanya'nın da aralarında bulunduğu 6 AB ülkesinin veto etmiş olması da Türkiye'yi yok sayma politikasının uluslararası alanda da karşılıksız kalmaya başladığını gösterdi.
Bir diğer kazanım, Türkiye'nin sıklıkla altını çizdiği ortak çözüm çağrısına verilen önemin artmasıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan defaatle Yunanistan'a ve diğer ülkelere bu meselenin ancak masada çözülebileceğini, Türkiye'nin de içinde olacağı bir müzakere sürecinin ivedilikle başlatılması gerektiğini bu sebeple belirtmeye devam ediyor.
Yunanistan, şu anda Fransa'nın ve ABD'nin dolaylı desteğiyle Türkiye'nin olmadığı bir Doğu Akdeniz paylaşımı hayal ediyor olsa da sahadaki gerçeklerin masaya yansımak zorunda olduğunu kabul etmek zorunda. Nitekim dün Yunanistan Başbakanı Miçotakis, "Türkiye meydan okumak için sadece bir araştırma gemisi değil, önemli sayıda askeri gemiyi de bölgeye yolladı. İki uygar komşular olarak konuşmaya başlayalım" dedi.
Erdoğan'ın iradesi ve donanmamız, Yunanistan'ın "uygarlığa dönüş" yapmasını sağladı diyebiliriz.
Doğu Akdeniz, millîleşme politikasının sadece bir adımı. Bugün açıklanacak müjdeden tutun da savunma sanayiimizde yüzde 80'lere uzanan yerlileşme, enerji ve ekonomi alanında atılan adımlar, kendi otomobilimizi üretecek seviyeye gelmemiz, aşı üretimi başta sağlık sektöründe yerlileşme inisiyatifi...
Hepsi, yeni bir çağ doğarken göbeğini kendisi kesmeye karar vermiş bir devletin, gelmekte olanın farkındaki bir milletin hazırlıklarıdır. Mesele Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı siyasi olarak desteklemek değildir. O kritik an geldiğinde ülkesine sahip çıkmaktır.