"Benim gibi birini üye olarak kabul eden kulübe, ben asla üye olmam."
Meşhur "Annie Hall" filminin açılında geçen, komedyen Groucho Marx'a ait bir alıntıdır. Aşağılık kompleksini daha iyi tanımlayan cümle bulmak zordur.
Aşağılık kompleksinin diyalektik bir yapısı vardır. Kendini sevmemekle hatta kendinden nefret etmekle alakalıdır. Ancak öz-nefret kaynaklı bu aşağılama dürtüsü, beraberinde ait olduğu cemiyet, cemaat veya içtimai kimliğine dair derin bir küçümsemeyi ve iğrenmeyi beraberinde getirir.
Aslında memnun olmadığın, gücendiğin ve nefret ettiğin kendindir. Ama bu cemiyetine, cemaatine veya ait olduğun toplumsal kimliğe yönelik bir memnuniyetsizlik, gücenmişlik ve nefret şeklinde yansır. Karmaşık ve çoğunlukla yüzleşilmemiş, bastırılmış duygulardır bunlar. İnsanın en zor itirafı kendine karşı cürümleri değil midir zaten?
Aşağılık kompleksi muhtelif biçimlerde zuhur eder. Sıklıkla üstünlük/ kompleksiyle birlikte var olur. Nasıl diyeceksiniz, açalım?
Birbirinin zıddı gibi görünen bu kompleksler aslında birbirinin mütemmim cüzüdürler ve tamamlayıcı işlev görürler. Mesela geçtiğimiz hafta Amerika'da toplu bir eylemde beyaz aktivistler topluca diz çökerek, siyahların ayaklarını yıkadılar.
Burda beyazların siyahlara yaptığı zulmü protesto eden beyaz aktivistler, beyaz suçluluğunu (white guilt) öyle bir noktaya taşır ki ancak alçalıp ayak yıkayarak arınabileceğini düşünürler. Ama bu, işin görünen yüzüdür. Bilinçdışında aslında o beyaz aktivist, o kadar yüce gönüllü bir insandır ki, ırkçılıktan o kadar arınmıştır ki, siyahları kurtaracak olan gücü temsil ederek bu fiili gerçekleştirmektedir. Literatürde "kurtarıcı kompleksi" olarak da geçen bu tavır, gizli bir üstünlük hissini içinde barındırmadan hayata geçemez.
İnsan doğası çetrefil bir yapıdır ve katmanlarına ayırmadan anlaşılamaz. Eziklik adını verdiğimiz sıfat da böyledir. Anlaşılması ve teşhis edilmesi mevzunun sadece görünen yüzüne baktığımızda zordur. Fakat gündelik hayatında bunun birçok örneği ile karşılaşanlar için tespiti kolaydır.
Kendi cemiyetine, cemaatine ve içtimai sınıfına yapılan haksızlıkları, zulümleri ve aşağılamaları bir kalemde yok sayan, çok rahat görmezden gelebilen hatta söz kendinden başkasına geldi diye yer yer sevinen bu tipoloji, kendi cemiyetine, cemaatine veya içtimai sınıfına ait olmayan, daha üstün gördüğü bir cemiyetten, cemaatten veya içtimai sınıftan birisine söz edildi mi ilk sıraya yerleşir. Bunu da ahlâk adına yapar. Kendi cemiyeti, cemaati veya içtimai sınıfı, onun üstün ahlâkına erişememiş olduğu için kendisi anlamaktan eksik kalır. O, kurtarıcıdır, ahlâklıdır, kötülüğe karşı siper olmuş bir öncüdür. Bu yüzden bir saniye beklemeden inisiyatif alır.
Aşağılık ve üstünlük kompleksi bu minvalde iç içedir, biri diğerinden ayrı olmaz. Ahlâki asgari müşterekte herkes birleşmelidir elbette ama ahlâkçılık eziklerin sıklıkla başvurduğu bir aldatmacadır.
Ezikliği hoşgörmek gerekir. Zira ruhlarında tamir olması güç bir yara vardır ve çareyi üstünlük taslamakta bulur. Hoş görmek gerekir çünkü bu onları çıldırtacak ama belki de içlerine yönelmeye sevk edecek bir karşı-üstünlük tavrıdır. Kibre yeltendiklerinde ise, hadis-i şerifin dediği gibi "kibre, kibir sadakadır" düsturunu takip etmek gerekir.
Ancak ezikliği savunmamak gerekir. Zira bu ait olunan cemiyeti, cemaati veya içtimai sınıfı zehirleyecek, içselleştirilirse daha da ezilmelerine sebep olacak bir zincirleme reaksiyona sebebiyet verir.