Âdeta bir histeri krizi yaşıyorlar ama dertleri can alan virüs değil, onunla mücadele için çırpınanlar...
Akbabalar gibi vaka sayısının artmasını bekliyorlar, olmayınca "devlet gizliyor" diyorlar.
Her gün ya yalan haber uyduruyorlar ya da yardım kolilerindeki Cumhurbaşkanlığı simgesini bile konu ederek berrak suyu bulandırmaya çalışıyorlar.
Şimdilerde ana gündemleri sokağa çıkma yasağı ve millî dayanışma kampanyası.
Yazıp duruyorlar; İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da, Amerika'da sokağa çıkma yasağı varmış da bizde neden yokmuş? Külliyen yalan!
Az buçuk İngilizce bilen birisi "curfew" ile "lockdown" arasındaki farkı bilir. Curfew, dışarıya "sıfır erişimli kapanma" demekken, lockdown "sınırlı erişimli kapanma" demektir. Şu anda dünya üzerinde en çok ölü sayısına (13 bin 155) sahip İtalya ve onu izleyen İspanya (9 bin 387) hariç sayılan ülkelerin hiçbirinde sokağa çıkma yasağı uygulanmıyor. Ki hastaların hastane koridorlarında yerde yatarken tedavi edildiği İspanya da bu kararı 30 Mart itibariyle aldı!
Avrupa vaka sıralamasında 3. sırada (77 bin 981) olan Almanya'daki tedbirler, Türkiye ile aynı. Hatta Türkiye'deki kati 65 üstü yaş sınırlaması yok. Almanya, personel eksiğinden emekli doktorları ve tıp öğrencilerini çalışmaya çağırdı. Hani İran'la kara sınırımızın 23 Şubat'ta kapatılmasını geç bulanlar vardı ya; Almanya İran'la uçuşları 1 Nisan'da durdurdu!
Yine örneğin Almanya, okulların kapanacağını 13 Mart'ta duyurdu. Türkiye, bu kararı 12 Mart'ta aldı. O tarihte Almanya'daki vaka sayısı 3 bin 62 iken, Türkiye'deki vaka sayısı 1'di!
İngiltere ise malum uzun süre "sürü bağışıklığı" teorisini izledi ve kısıtlama koymadı. Güçlü Avrupa ülkeleri içinde en geç tedbir alan ve vaka sayısı 30 bini bulan İngiltere'de hâlâ Türkiye'deki kadar bile tedbirler uygulanmıyor.
Gelelim bağış kampanyasına... Dünyanın büyük ekonomileri içinde yer alan Fransa, İspanya ve Hindistan'da ulusal yardım kampanyaları başlatıldı.
Hindistan Başbakanı Modi, kampanyayı kendi sayfasından duyurdu. Fransa'da, Bütçe Bakanı duyurdu. İspanya'da, Maliye Bakanı duyurdu. Kimse de "Devlet, IBAN mı verirmiş, para mı dileniyorsunuz?" gibi iğrençliklere düşmedi.
Adı üstünde "bağış kampanyası"; yani gönüllü yapılan bir eylem. Gönülsüz olanların, başlarını öte yana çevirmesi yeterli. Bu ülke, ihtiyaç sahibi yurttaşlarına "zırnık yok" diyebilen bir karanlığı hak etmiyor. Geleneğimizde "hayır işi, nasip işi" derler. İyilikten nasibiniz varsa hayır işleyebilirsiniz. Ama insanlıktan nasibini almamışlardan çok şey istiyoruz galiba!
Amerika'da morglar dolup taştığı için hastanelere soğutucu tırlar getiriliyor, sigortasızlar tedavi alamıyor, tedavi ücreti 34 bin dolar olarak belirtiliyor. Almanya'da kaç yaşın üzerindekilere solunum cihazı verilmemesi gerektiği tartışılıyor. İngiltere'de, "yaşlılar kendi istekleriyle hayattan vazgeçsin" teklifiyle ötenazi tartışmaya açılıyor. İspanya'da huzurevlerinde terk edilmiş yaşlıların naaşları bulunuyor. Fransa'da almadıkları mültecileri şimdi tarlalarda çalışacak işçi olarak kullanmak öneriliyor.
Türkiye'ye ise 69 ülkeden yardım çağrısı geliyor. Bunların ikisi Fransa'nın maskelerine el koyduğu İspanya ve İtalya, diğer 15'ine de yardım eli uzattık. Ölüm oranı, yoğun bakım yatağı, hastane ve personel sayısında çoğu Batılı ülkeden üstteyiz.
Muasır medeniyetlerden manzaralar okudunuz, histeri krizinize mütevazi bir katkım olsun istedim!