Pazar günü, Boğazköy-Bakırköy hattında sefer yapan bir otobüsten gelen fotoğraf kaygı vericiydi. Yolcular arasında sosyal mesafe bırakmaya imkân vermeyen kalabalık görüntü tepki çekti. Çünkü bu hat, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) seferlerini büyük ölçüde azalttığı hatlardan biriydi.
Nitekim fotoğrafın tepki çekmesi üzerine İBB saatler içinde bu hatta 20 sefer daha ekledi. Fakat İBB'de hem Başkan İmamoğlu'nun sözcülüğünü yapan hem de İstanbul Ulaşım Hizmetleri A.Ş.'nin Başkanı olan Murat Ongun'dan ilerleyen saatlerde ilginç bir açıklama geldi:
"Senaryo şöyle gerçekleşiyor, salgının hızla yayılmasıyla, tüm toplu taşıma kullanımının %90 oranında düştüğü bir zamanda, pazar sabahı daha önce hiç yaşanmamış bir hareketlilik yaşanıyor. Pazar 06.00'da birkaç duraktan, yapılan uyarılara rağmen kasten toplu binişler gerçekleşiyor." Yani Ongun, değme komplo teorisyenine taş çıkararak, pazar günü sabah 6'da bir grup vatandaşın İBB'yi zor durumda bırakmak için, kendi sağlıklarını da tehlikeye atarak otobüse doluştuklarını iddia etti. Fakat gün içinde başka seferlerden gelen fotoğraflar, İBB'nin İETT'deki 30 hattı tümden iptal edip diğer seferleri de azaltmasının aslında sistematik bir hata olduğunu ortaya koyuyordu.
Kaldı ki sadece saat 6.00 seferinde böylesi bir 'büyük oyun' oynandıysa, İBB neden apar topar aynı hatta 20 sefer daha ekleme ihtiyacı duymuştu? Ertesi gün ortaya çıkan videolara göreyse, Ongun'un tivitlerinde verdiği duraklarda binen insan sayıları birbirini tutmuyordu. Şayet İBB'ye, kendi deyimleriyle 'organize kötülük' yapan otobüs yolcuları vardıysa onları bulmak ve bu 'büyük oyun'u bozmak İBB için çocuk oyuncağıydı. Ama yapmadılar. Ne görüntüleri yayınladılar ne de hedef gösterdikleri otobüs yolcularının sözde 'kasti toplu biniş' yaptığını gösterebildiler.
Zaten amaç doğruyu ortaya çıkarmak değildi. Neden olsun ki? Nasılsa bariz uluslararası ilişkiler analizi üzerinden ortaya konan gerçeklerle bile "dış güçler yapıyor" diye dalga geçip, "toplu kasti binişler" saçmalığına inanmaya dünden gönüllü bir kitleleri vardı.
Ongun, geçtiğimiz ay da Çekmeköy'deki bir temizlik çalışanını gereksiz biçimde hedef göstermiş, sonra da kendi çalışanları olduğu ve yanlış bir iş yapmadığı ortaya çıkınca da özür dilemişti. Ardından da hem özür tivitini hem de yalan söyledikleri tiviti silmişti. Bu da malum kitleden herhangi bir tepki çekmedi.
Kumanyalar, Avrupa'dan mı geliyor?
İmamoğlu, Pazartesi sabahı bir yardım kampanyası başlatmış, toplasan 90 lira etmeyecek bir kumanya için İBB'ye 150 liralık bağış yapılmasını istemişti. Fiyat uçurumuna dikkat çekilince de Ongun, "yanında sabun ve kolonya da veriyoruz" diye toparlamaya çalışsa da vapurlardaki "Bu görmüş olduğunuz..." diye söze başlayan satıcılardan daha inandırıcı olamamıştı.
Ekrem İmamoğlu'nun da Mansur Yavaş'ın da hayranı olmadığım sır değil. Fakat Yavaş, en azından Ankara'daki dar gelirli aileleri mağdur etmeyeceğinin, gerekli yardımın yapılacağının teminatı verebildi. Gerçi koltuğa oturur oturmaz, Gökçek başkanlığında düzenli yardım edilen 180.000 aileye gıda paketi verilmesini kesmişti ama olsun. En azından İmamoğlu gibi hem 30 hattı iptal edip, hem seferleri askıya alıp, hem metro vagonlarını azaltıp, hem de ortaya çıkan kalabalıktan yine vatandaşı sorumlu tutan bir başkan portresi çizmiyor.
Evet, tesellimiz bu kadar...