Esad rejiminin geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği alçakça saldırıda şehit olan 8 askerimizin ardından dün de İdlib Taftanaz'da bulunan gözlem noktamıza saldırı düzenlendi; 5 askerimiz şehit oldu ve 5 askerimiz de yaralandı. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabr-ı cemîl dilerim. Yaralı askerlerimize acil şifalar dilerim. Milletimizin başı sağ olsun.
Bu acı gelişmenin ardından askerimiz saldırıya misliyle karşılık verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sonraki adım için Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile görüştü ve Dışişleri Bakanlığımız, Rusya Federasyonu ile gerçekleşen müzakere görüşmelerinin sona erdiğini duyurdu.
Şu hakkı teslim etmek gerekiyor ki; ülkemiz bu noktaya gelinmemesi için tüm sınırları zorladı. Rusya ile müzakere etti, varılan anlaşmanın şartlarına uydu. Diplomatik ve siyasî çözüm yollarını denedi. Ancak gelinen noktada Rusya'nın Esad'ı kolladığı ve ne yaparsa yapsın bundan sonra da kollayacağına dair algı hakim oldu.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey yarın Türkiye'ye gelip bir takım görüşmeler yapacakmış. Fakat Amerika'nın Suriye konusunda yanımızda yer almayacağını defalarca müşahede ettiğimiz için görüşmelerden somut bir sonuç çıkmasını beklemiyorum. Öte yandan Rus savaş uçağını düşürdüğümüz 2015'te, NATO'nun yanımızda durmayışını da hatırlatmak isterim.
Gelinen noktada kesin olan iki şey var: İnisiyatif alarak bu süreçteki pozisyonumuzu net belirlemeliyiz. İkincisi ise ülkemiz içinde Esad güçleri için hâlâ Suriye ordusu, Esad rejimi için Suriye devleti ve savaş suçlusu Esad için de "Başkan Esad" diyen medya ve siyaset diline hep birlikte karşı çıkmalıyız.
Türkiye'nin uluslar arası ve devletler arası anlaşmalara uygun gözlem noktalarına karşı yapılan bu saldırıların karşılıksız kalmayacağını göstermek için en rasyonel seçeneğin Başkomutan ve ordumuz tarafından uygulanmasını bekliyoruz. İktidar da muhalefet de bu dil birliği ile düşmana malzeme vermeden hareket etmek zorunda.
Mehmetçiğimizin ayağına taş değmesin, dualarımız onlarla...