Sovyetler'in dağılmasından sonra, askerî güç anlamında en gelişmiş teknolojiye sahip ve dolayısıyla en güçlü günlerini yaşayan, dünya tarihindeki en büyük askerî ittifak denilen NATO, 70 yaşına girdi.
Ancak NATO'yu meydana getiren askerî iş birliğinin aynı zamanda siyasal birliğe sahip olduğu müddetçe anlamlı olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Bu minvalde NATO, Sovyetler'in dağılmasından sonra siyasî açıdan en dağınık ve stratejik birlik olarak en zayıf günlerinden geçiyor.
Örneğin, bir yandan ABD'yi 'güvenilmez müttefik' olarak nitelerken, diğer yandan Rusya'nın ve Çin'in bir tehdit olarak görülmemesi gerektiğini söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı Macron var. Ya da Rusya ile iyi ilişkilerin kurulması gerekliliğinin bayraktarlığını yapan ABD Başkanı Trump var. Bu bağlamda, şayet Rusya artık düşman ülke değilse, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi almasının neden bu kadar büyük sorun haline getirildiği de doğrusu pek anlaşılmıyor.
Öte yandan 70. yıl zirvesinin adından yayınlanan ortak deklarasyona baktığınızda, liderlerin dediğinin tersine "Rusya'nın saldırgan faaliyetlerinin Avro-Atlantik güvenliğini tehdit ettiği"nin belirtildiğini görüyorsunuz. Ardından "Çin'in artan nüfuzu ve uluslarası politikalarının ortaya çıkardığı fırsat ve sınamaları ittifak olarak birlikte ele almalıyız" denildiğini okuyorsunuz.
Fakat Çin'in teknolojik öncüsü Huawei'yi bitirmek için ABD'nin başlattığı seferberliğe zirvede İngiltere ve Almanya'nın karşı çıktığını görüyoruz. ABD-Fransa arasındaki gümrük vergisi gerginliği de cabası.
Ayrıca terörle mücadelede ortaklığın, ittifakın sorumluluğu olduğu belirtilse de NATO'nun tüm büyük üyelerinin Türkiye'nin YPG ile mücadelesinin karşısında olduğu da biliniyor. Rusya ve Çin'le yakınlaşmayı savunan Macron, NATO üyesi Türkiye'ye en sert dille eleştirilerde bulunabiliyor. Binlerce kilometre ötedeki Mali'de bile teröre karşı mücadele ettiğini savunan Fransa'nın liderinin, Türkiye'nin en uzun sınır komşusundan gelen terör tehdidine müdahalesine sert tepkisi ikiyüzlülüğünün bir ifadesi haline geliyor. Türkiye'ye silah satışını sırf terörle mücadele ettiği için askıya almakta tereddüt etmeyen 'pek kıymetli' NATO müttefiklerimiz, ihtiyacımız olan hava savunma sistemini vermemekle kalmayıp Rusya'dan almamızı da engelleyebileceğini sanıyor.
Hülasa, siyasî vizyon konusunda birlik sağlayamayan NATO'nun, olası bir tehdit karşısında da birlik olamayacağı açıktır. Askerî gücünüz ne kadar büyük olursa olsun, makropolitik stratejiniz ortak değilse caydırıcılık gücünüz azalır. Önümüzdeki yıllarda NATO'nun yüzleşmesi gereken en büyük zorluk da budur.