Geçtiğimiz hafta Suriye'deki Amerikan güçleri üzerine CBS'ten David Martin imzalı bir haber yayınlandı. Röportajda, ABD'nin Ortadoğu'daki güçlerinin başındaki komutan General Frank McKenzie'nin sözlerine de yer verilmişti. General, Suriye'de bulunuş amaçlarını "ABD'nin ortaklarını IŞİD'e karşı savaşlarında desteklemek" olarak tanımlıyordu.
Hâlbuki DEAŞ'ın elinde kalan son toprak parçası da geri alınalı aylar oldu. Buna rağmen resmî sayıya göre 1.000 Amerikan askeri Suriye'de konuşlu kalmaya devam ediyor. Geri dönüşleri için de bir son tarih belirlenmiş değil.
Burada sorulması gereken üç soru var. Amerikan askerî uzmanlarınca eğitilmiş ve Amerikan ordusunun hibe ettiği binlerce kamyonluk silahla donatılmış YPG, sahada tamamen bitirilmiş bir DEAŞ'a dahi karşı koyamayacak kadar zayıf mıdır ki hâlen 1.000 ABD askeri kalmaya devam etmektedir? Öyleyse YPG'nin DEAŞ'a karşı mücadelesinin ABD uçaklarınca tamamen insansızlaştırılacak kadar ağır bombalanan bölgelere girmekten öte bir anlamı olmadığını söyleyen uzmanlar haklı mıdır? Dahası, Trump, önce askerlerinin tamamen geri çekileceğini söyleyip, sonra birkaç yüzünün kalacağını belirtmiş olmasına rağmen 1.000 civarı Amerikan askeri neden konuşlu kalmaya devam etmektedir?
Aslında bu üç sorudan da daha önemlisi Türkiye'ye 'stratejik ortak' diyen ABD'nin daha ne kadar Türkiye'de intihar saldırısı dahil birçok terör olayına imza atmış YPG'ye ve dolayısıyla PKK'ya 'ortağımız' demeyi sürecektir? Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, göreve getirilmeden önce, Ocak 2018'deki Council on Foreign Relations konuşmasında bu çıkmazı şöyle ifade ediyordu:
"Türkiye'nin güneyinde, Suriye'de DEAŞ'la mücadele ve kontrol amacıyla, PKK tarafından yönetilen, büyük bir ordu kuruyoruz. Türkiye de her gün buna karşı çıkıyor."
Ne hazindir ki hafta başında James Jeffrey, Ankara'da Savunma Bakanı Hulusi Akar tarafından kabul edildiği anlarda, ABD'li general McKenzie de PKK lideri Öcalan'ın 'evlatlık oğlum' dediği, üst düzey PKK yöneticisi ve şimdi de YPG yöneticisi olan Şahin Cilo ile görüşüp, bunun basınla paylaşılmasını sağlamıştı. Trump'ın Beyaz Saray'ı ile Pentagon'daki generallerin arasındaki çelişkinin bundan daha net bir resmi olabilir mi?
Başkan Trump'ın göreve geldiği günden bu yana, Türkiye-ABD ilişkilerinde Obama döneminden enkaz kalan hataların telafi edilmesine uğraştığı gözlemleniyor. Bunu, en son G-20 zirvesinde, Türkiye'yi Patriotlar yerine S-400 tercihine Obama dönemindeki haksızlıkların mecbur ettiğini söyleyerek dile getirmişti. Yine üretim ortağı olduğumuz F-35 projesinden dışlanmamızı da karmaşa ve haksızlık olarak değerlendirmişti.
Fakat Suriye'den asker çekilmesi konusunda da, F-35 projesinden Türkiye'nin atılması konusunda da Trump'ın yetkileri sınırlı. Temsilciler Meclisi ve Senato ile Pentagon arasına sıkışmış kalan Trump'ın, pamuk ipliğine bağlı gibi görünen Türkiye-ABD ilişkilerini kurtarma çabasında olduğu anlaşılıyor. Kaldı ki İran'la gerilen ilişkiler ve Çin'le ticaret savaşlarında mücessemleşen ama daha büyük bir bölgesel rekabete işaret eden Trump dış politikası için Türkiye'yi kaybetmemek aynı zamanda en akılcı seçenek.
Ancak şu çok açık ki, Türk-Amerikan ilişkilerinin rayına oturabilmesinin önkoşulu YPG ile her tür ilişkinin sonlandırılmasıdır.