Toplam 19.623 sandık başkanı ve üyesinin yasanın şart koştuğu şekilde kamu görevlileri arasından seçilmemesi bir kusurdu. Buna 5.388 mühürsüz oy ile 694 imzasız tutanağı da içeren sayım döküm cetvellerindeki usulsüzlükler de 123 sandıkta eklendi. Yaklaşık 42.000 oya tekabül eden ve iki usulsüzlüğün birden yaşandığı 123 sandık, farkın 13.000 olduğu seçimi direkt etkileyeceği için YSK, seçim kararı aldı.
Gerçi oyların sadece yüzde 10'u yeniden sayıldığında bile Binali Yıldırım lehine 1'e 15 katla fark kapanıyorsa, ortada istatistik ilmine aykırı bir düzenbazlığın olduğunu görmek için YSK üyesi de olmaya gerek yok!
Ancak ilginç olan ve işin 123 sandığı aşan bir yönü daha vardı. Kaymakamlar, ilçe seçim kurullarına, orada seçimde görev alabilecek kamu görevlilerinin listelerini iletmiş olsalar da süreç içerisinde nasıl olduysa, görevlendirilen sandık başkanı ve sandık kurulu üyelerinin önemli kısmı bu listelerin içerisinden seçilmemişti. Merak uyandıran soru ise, yaklaşık 20.000 kişiye tekabül eden kamu görevlisi olmayan kişiyi ilçe seçim kurullarının hangi saik ve güvenle sandık başlarına yerleştirdiğidir. Hazır verilen kaymakamlık listesi varken, bu geniş 'ithal' listeler nerden çıktı?
Örneğin Maltepe'de sandıkta görev yapan 712 kişinin memur olmadığı tespit edildi. İlçe dışından sandıkta görev yapan ve memur olmayan 962 kişiden 573'ü yasalara aykırı olarak sandık başkanı olarak görevlendirildi. Sandıklarda asil üye olan 389 kişinin de memur olmadığı ortaya çıktı.
Ya da Beşiktaş İlçe Seçim Kurulu'nun, 31 Mart yerel seçimlerinde yasalara aykırı olarak 179 banka çalışanını ve özel okullarda görevli 95 kişiyi sandık kurulu başkanı ve memur olarak görevlendirdiği ortaya çıktı. Sebep neydi?
Peki, diğer 37 ilçede ne olmuştu; bilmeye hakkımız yok mu?
Sadece bu örnekler bile mevzubahis diğer kamu dışından görevlendirmelerin kim tarafından, neden ve hangi şartlar aranarak yapıldığının soruşturulması için kâfidir.
23 Haziran'da kim kazanırsa kazansın, ben vatandaş olarak bu mevzunun vuzuha kavuşturulması talebinin peşindeyim.