Mağdur, oyları katakulliyle yok sayılan, seçmen kayıtları düşürülen, oy tutanakları iç edilen, haberleri dahi olmadan evlerine sahte seçmen kaydettirilen İstanbul halkıdır. Ve daha geniş resimde sandığa güveni sarsılmaya çalışılan milletimizdir.
Diyorlar ki, "YSK baskı altında kaldığı için bu kararı aldı." Bu süreçte YSK'nın altında kaldığı bir baskı varsa, o da hayatlarını tehdit eden CHP yönetimi ve lideridir.
Dahası, YSK'nın bu süreçte yaşadığı en büyük baskı bazı ilçe seçim kurullarından gelmiştir.
YSK'ya bağlı olarak çalışan ve talimatlarına uyması şart olan ilçe seçim kurulları, yolsuzluklarının ortaya çıkmasını istemedikleri için YSK'nın istediği belgeleri göndermeyi ısrarla reddetmiştir.
Nitekim YSK'nın seçim tekrarı kararındaki son madde bu zanlılara yöneliktir: "Kanuna aykırı sandık kurulu görevlendirmelerini yapan ilçe seçim kurulu başkan ve üyeleri ile seçim müdürleri ve diğer sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmasına oy çokluğuyla karar verilmiştir." Diyorlar ki, "İl iptal edildiyse ilçeler neden iptal edilmedi?" Kanuna göre YSK, taraf kendisine hangi hususta başvurmuş ve belgelerini sunmuşsa ona dair kararı ele alabilir. Yani CHP, ilçeler bazında başvurmuş olsaydı benzer karar çıkacaktı.
Ancak çoğu ilçedeki farklar elli binin üzerinde olduğu için inandırıcı bulunmayacaktı.
Yolsuzluğun neden Büyükşehir özelinde yapıldığının ise çok basit bir cevabı var: Hem şüpheli durumu çoğaltmamak hem de esas güç odağını ele geçirmek.
Ezcümle, Sayın İmamoğlu'na 1 TL olan ramazan pidesini 1 TL yaptığı, metrobüslerimizi 23 Nisan'da balonla süslediği, 38 yıllık gelenek olan Dinî Kitaplar Fuarı'nı engellediği için teşekkür ederiz.
Özellikle tüm kişisel verilerimizi, devletin İstanbul'a dair tüm mahremini adını hâlâ bilmediğimiz 3 kişiye kopyalatıp verdiği için ayrıca minnettârız!
Sandıkta görüşmek üzere. Hak eden kazansın.