Julian Assange, dahi derecesindeki 'hack'leme kabiliyetlerini, dünya hükümetlerinin sırlarını ifşa eden düzenli bir çevrimiçi yayın kuruluşuna, Wikileaks'e çevirdi. Bu sistem, yanlış kullanılmaya açıktı. Yer yer hatalar da yaptı. Örneğin sızdırlan e-mailler neticede e-maildi ve dedikodu ile iftira da içermesi mümkündü. Ancak salt sızdırılmş olması, onların doğru gibi yansıtılmasına sebep oldu.
Fakat nihayetinde Kenya'dan Tunus'a, Rusya'dan Amerika'ya gizli kalması istenen pek çok detayı ve gerçeği gün yüzüne çıkardı.
Örneğin Tunus'ta Arap Baharı'nı tetikleyen hadiselerden birisi de Ben Ali ailesine dair ABD Dışişleri Bakanlığı iletişimlerinde geçen ifadelerdi.
Assange'ın en büyük düşmanı ise tartışmasız Amerika oldu. Çünkü, Bradley/ Chelsea Manning'in kendisine sızdırdığı bilgiler sayesinde, ABD ordusunun Irak'ta hem sivil halkı hem de iki Reuters muhabirini nasıl katlettiğini video kaydıyla birlikte ortaya çıkardı. Assange, bununla da kalmadı.
Amerikan Demokrat Partisi'nin ve Hillary Clinton ile yakın ekibinin yazışmalarını da dünyaya açtı. Bu e-maillerde Hillary ve Bill Clinton'ın aslında nasıl satılık birer politikacıdan öte olmadığını tüm dünya gördü. Ve tabii Hillary'nin Libya takıntısının bugün ülkeyi getirdiği noktayı da...
Assange, sekiz yıldır Londra'daki Ekvator Büyükelçiliği'nde 'zorunlu misafir' olarak yaşıyordu. Dışarı adımını attığı an tutuklanacaktı. Öyle ya, İngiliz istihbaratının yaptıklarını yayınlayacak oldu diye Guardian'ı basıp hard diskleri bizzat gazetecilere zorla parçalattıran İngilizler, Assange'a ne yapmazdı...
Ancak Ekvator'da iktidar değişti. Solcu başkanın yerini sağcı ve Amerika'ya yakın Moreno aldı. Pence, geçtiğimiz sene Moreno'yu ziyaret etti. Önümüzdeki günlerde de Beyaz Saray'da ağırlanacakmış. IMF'den de güzel bir borç kaparsa Assange kimin umrunda.
Assange, İngiliz polisi tarafından Ekvator Büyükelçiliği'ne girilerek yaka paça çıkarıldı. Şu an ABD'ye iade işlemleri için gözaltı süreci devam ediyor ama iadesine kesin gözüyle bakılıyor.
Peki Assange'ın zekâsı ve yeteneklerinin milyonda biri kendisinde olmayan, IŞİD yalanlarıyla süslediği haberini FETÖ'cülerin kuklası gazetede yayınlayan Dündar'a ne oldu? Önce Yüce Anayasa Mahkememiz (!) kendisini serbest bıraktı. Ardından Avrupa'ya kaçan Dündar hem uluslararası ödüllere boğuldu ve hem de Alman ile Fransız Sarayı'nda Cumhurbaşkanları tarafından ağırlandı. Türkiye'de halkın oylarıyla seçilen Erdoğan'a "Saray" diyerek çemkiren Dündar, iki sarayda da el pençe divan pozlar verdi.
Çıkaracağımız çok dersler var da hâlâ akıllanabildik mi, emin değilim.