Kılıçdaroğlu'nun, son seçeneği olmasına rağmen teşkilatın baskısına dayanamayıp Muharrem İnce'yi aday göstermesi onun için kazanç veya tam kayıp olacak. Ya İnce, CHP'nin kemikleşmiş oy oranını aşarak, %30'a yaklaşan bir başarı kaydedecek ve siyaset hayatını devam ettirmek için Genel Başkanlık koltuğuna talip olacak. Ya da %25'i bile tutturamayıp, Cumhurbaşkanı adayı olduğundan milletvekili de olamayacağı için siyasete veda edecek.
Şimdilik ikinci seçenek ağır bassa da İnce'nin tek şansı var. O da CHP'den esas aslan payını koparacak olan Akşener'e gitmesi muhtemel seçmenleri kendi tarafına çekmek. Bunu başarmasının yolu ise, zaten CHP'de yoğunlaşan Alevi seçmenin yanı sıra seküler ulusalcı oyları da kendi tarafında tutmayı becermesinden geçiyor. Ancak İnce bunun ne kadar farkında emin değilim.
Zira daha yaptığı ilk mitingde HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılmasını istedi. İnce, vaatlerinden biri "Apo'nun heykelini Diyarbakır'a dikmek" olan Demirtaş'ın serbest bırakılmasını isteyerek hiçbir HDP'linin oyunu alamaz. Ancak Milli Görüş'ten gelen bir adayı göstermeyerek ilk kez tabanının sözünü dinleyen CHP'nin ulusalcı oylarını da Akşener'e hediye edebilir. Yetmezmiş gibi Demirtaş'ı ziyaret edeceği de söyleniyor. Bunlar çok da 'ince hesaplar' değil ama İnce görmekten mi aciz, önşart mı koşuldu bilmiyorum.
Ha bu arada, Demirtaş'a özgürlük istediği aynı mitingde MHP'nin milliyetçiliğini sorguya çekmesi de ayrı bir kara komedi unsuruydu. Not etmeden geçemedim.