Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Orta Asya'daki Özbekistan'la başlayıp Uzak Asya ülkesi Güney Kore'de devam eden resmî ziyareti sona erdi. Pekin üzerinden İstanbul'a doğru 9.200 feet'te gidiyoruz.
Asya coğrafyasındaki Müslüman olmayan ülkeler içinde bize en çok sempati duyanı Güney Kore olsa gerek. Zira dünyanın bir ucunda olsa da, Güney Kore'nin SSCB tarafından işgal edilme girişimini engellemek amacıyla, NATO'ya girer girmez yolladığımız askerlerimizin 966'sı bu küçük ve güzel yarımada ülkesinde hayatını feda etmiş. Hatta 462 askerimiz, Busan kentindeki anıtsal mezarlığa defnedilmiş.
Güney Kore, kendisi çok büyük olmasa da insan kaynağını müthiş kullanarak dünya devi onlarca şirket çıkarmış bir ülke. Bu yüzden Türkiye'nin dış ticaret açığı noktasında en çok sorun yaşadığı adreslerden birisi. Zira biz onlardan markalarını hepimizin bildiği cep telefonları ve motorlu taşıtlar alırken, onlar bizden bazı gıda maddeleri ve giyim eşyaları ya da eczacılık ürünleri alıyorlar. Dolayısıyla Güney Kore'den ithalatımız 6 milyar doları aşarken, ihracatımız yarım milyarı ancak buluyor. O yüzden anladığım kadarıyla bu gezinin ana maddelerinden biri serbest ticaret anlaşmamızın aleyhimize işlemesini engellemenin yollarını bulmaktı. Ayrıca Asya Kaplanları Hyundai, LG, Hanwha ve Daelim firmalarının CEO'larını kabul eden Cumhurbaşkanımız, onların güneş panelinden inşaata pek çok alandaki tekliflerini dinledi.
Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Güney Kore'de de toplumsal hayat çöküntüye doğru gidiyor. Genç nüfus azalıyor, boşanmalar çoğalıyor, gençler arasındaki Batı özentisi çekik gözlerini ameliyat ettirmekten makyaj fenomeni erkeklere kadar bir yığın anomaliyi beraberinde getiriyor.
Özetle Güney Kore, çektiği tarihi zorluklara, ABD ile Çin arasındaki sıkışmışlığına ve coğrafi dezavantajlarına rağmen kendisini baştan kurmuş, başkenti Seul'u dünyadaki ilk on finans merkezinden biri haline getirebilmiş bir başarı hikâyesi olarak ilham vericiydi.