Maalesef bir türlü anlaşılamadı ama yineleyelim:
Sağlam irade başka, 'sağlamcı'lık başka. Biri kendi hayatı pahasına müstevlilere meydan okur ve milletinin yanında durur; diğeri kapalı kapılar ardında kulis yapıp, müstevlilerle kadeh tokuşturup kendini garantiye almanın yollarını arar.
"Önü-arkası belli olmayan pazarlıklarla rengi, kimliği, kişiliği, haysiyeti, hiçbir şeyi belli olmayan, tek gayesi Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı olan bir ittifak kurulmaya çalışılıyor" demiş Erdoğan. Abdullah Gül'ün konuşulan adaylığını soranlara da "Böyle bir derdimiz yok" diye eklemiş.
Dün, Abdullah Gül'ün, Ak Parti Meclis Grubu'ndaki kürsüden Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı'na adaylığının ilan edilmesinin yıldönümüydü.
İki gün sonra bir gece yarısı asker e-muhtıra vermiş, bir anda düğmeye basılmışçasına Cumhuriyet Mitingleri tertip edilmişti. Yine bugünkü gibi erken seçim kararı alınmış, halk kendi iradesine yapılan müdahaleye sandıktan en güzel cevabı vermişti.
Şimdi Gül'ün eşinin başörtüsünden bıyığına değin her şeyini parça pinçik edenler, 'sözde laik değil, özde laik Cumhurbaşkanı istiyoruz' diye saldıranlar ona umudunu bağlamış bekleşiyor.
Madımak Katliamı sırasında Sivas Belediye Başkanı olan Temel Karamollaoğlu'na "Madımak'ın Neronu" dahil demediklerini bırakmayanlar, şimdi onunla gerine gerine el sıkışıp mutluluk pozları veriyorlar.
77 yaşındaki Karamollaoğlu da belli ki kişisel mirasının ve Erbakan'ın emanetinin böyle anılmasından memnun.
Herkes Atatürkçülüğünü, Milli Görüşçülüğünü, sözde milliyetçiliğini ve solculuğunu kitabına uydurmuş gidiyor. Milletin ferasetinden yine korkmuyorlar. İnsan gerçekten hayret ediyor.
Her şerde bir hayır misali, şayet bu karnından konuşma dönemini, bu sinsi top çevirme sürecini, bu katakulli siyasetini bitirecekse ülkemizin hayrına olur. Bu millet Erdoğan'ı sadece göğüs göğüse çarpıştığı için değil, sırtındaki hançer yaraları için de sevdi. Bir tane daha eklenir, dert değil.