IKBY Başkanı Barzani, 27 Şubat 2017'deki son Türkiye ziyaretinde Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmüştü.
Bu ziyaretin hemen ardından, iki önemli saldırı gerçekleşti.
İlkini, PKK'nın Şengal'deki kolu Şengal Direniş Birlikleri denilen YBŞ gerçekleştirmişti. Aynı YPG gibi, YBŞ de PKK ile bağlantılı olduğunu reddetse de, önder olarak Öcalan'ı gördüklerini belirtmek sanırım okuyucu için yeterli delildir. YBŞ yani PKK, Ağustos 2014'te, DEAŞ'ın Şengal saldırısını bahane ederek bölgeye yerleşti ve bir daha da çıkmadı. Barzani'nin, Türkiye'deki ziyaretlerini tamamlamasının ardından, IKBY'ye bağlı peşmerge güçlerine saldıran YBŞ'nin verdiği mesaj açıktı. Nitekim saldırı sonrası, YBŞ lideri İran'a göbekten bağlı eski Irak Başbakanı Maliki'nin kanalı Afak TV'ye çıkarak, Bağdat hükümetinden de yardım istemiş ve "Iraklılığı" savunduklarını beyan etmişti.
Bu mesajı daha da okunur kılan, nerdeyse YBŞ ile eşzamanlı olarak, Talabani'ye bağlı KYB peşmergelerinin, 2 Mart 2017'de Kerkük Kuzey Petrol Şirketi'ne baskın düzenlemesiydi. Adana'daki Ceyhan Rafinerisi'ne hammadde gönderen pompa istasyonlarını bir süre sabote eden militanlar, petrol akışının da kesilmesine sebep olmuştu.
İran, uzun süredir Kerkük petrollerinin kendi üzerinden ihracını amaçlıyor. Dolayısıyla IKBY-Türkiye arasındaki petrol anlaşması ve Kerkük-Yumurtalık Boru Hattı'nı illegal görüyor. Zaten YBŞ ve KYB'nin Bağdat'ın (Tahran'ın mı demeliyim?) onayı olmadan saldırı yapması pek mümkün görünmüyor. Çünkü Bağdat yönetiminden sadece lojistik destek değil, maaş da alıyorlar.
Bu tabloya, İran ile Irak arasında yapılan petrol hattı anlaşmasını da ekleyelim. Barzani'nin Türkiye ziyaretinden bir hafta önce prensip anlaşması yapılmıştı. 31 Temmuz'da ise, Irak Petrol Bakanı, Kerkük-İran Petrol Boru Hattı'nın inşasının uygulanmasıyla ilgili yeni anlaşma yapıldığını açıkladı.
Tüm bunları şunun için anlattım. Bölgede hiçbir şey siyahı-beyaz değil. Ancak Türkiye'nin bekâsı, sınırlarına duyulması gereken saygı, her tür maddi menfaatin üzerindedir. Türkiye'nin Irak ve İran'la yakınlaşma siyaseti de bunun göstergesidir. Barzani, bunu dikkate alarak hareket ederse, 'kazan-kazan' dinamiğine de koltuğuna da sahip olacaktır. Aksi takdirde, ikisi de elden gidebilir ve bunun suçlusu Türkiye olmayacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, TBMM'nin yasama yılı açılış töreninde yaptığı konuşmadaki şu satırları bir de bu gözle okuyun: "Konunun daha tatsız noktalara varmadan, bir an önce suhuletle ve sağduyuyla çözümü en büyük arzumuzudur. Kuzey Irak Yönetimi, yaptığı yanlıştan dönme erdemini gösterdiğinde, Türkiye, devleti ve milletiyle bu kardeşlerimizin yanında olmaya devam edecektir."